Sait Faik ve arkadaşları okuldan niçin sürgün edildi?
Bu, bir sürgün hikayesi aslında. 1925 yılında İstanbul Erkek Lisesi onuncu sınıf öğrencilerinden birinin Arapça hocasının minderine iğne koymasıyla başlıyor. "Alt tarafı öğretmene yapılan bir şaka." diyebilirsiniz. Ancak mesele basını günlerce meşgul eden bir olaya dönüşüyor, Sait Faik ve arkadaşlarının sürgün edilmesine yol açıyor. Liseli bir grup genç hayatlarının en büyük utançlarıyla yüzleşiyor. İlk hikayelerini bu sürgünle yazacak olan Sait Faik, süreçte yaşadıklarıyla edebiyat dünyasının en ilginç okul anısını da sizinle paylaşıyor.
Giriş Tarihi: 22.06.2019
10:52
Güncelleme Tarihi: 22.06.2019
11:18
SAİT FAİK OKUMAKTAN HOŞLANMAZDI
Annesi Makbule Hanım, Sait Faik'in daha okula başlamadan "okumaktan hoşlanmadığını belli ettiğini" de söylüyor. Başarılı ve parlak bir tahsil hayatının olmadığı ortada olan kahramanımız son röportajlarından birinde, okuldan hiç hazzetmediğini, derslere karşı isteksizliğini belirtmekle beraber edebiyat derslerini ise şaşılacak bir biçimde sevdiğini kaydetmektedir. İlk hikâye denemelerine sürgün gittiği Bursa Erkek Lisesi'nde başladığını anlatan Sait Faik'e göre, "İpekli Mendil ve Zemberek" adlı hikâyeler bu dönemin mahsulü olup sanat yolunda atılmış ilk adımlar"dır.
SAİT FAİK OKUMAKTAN HOŞLANMAZDI
Annesi Makbule Hanım, Sait Faik'in daha okula başlamadan "okumaktan hoşlanmadığını belli ettiğini" de söylüyor. Başarılı ve parlak bir tahsil hayatının olmadığı ortada olan kahramanımız son röportajlarından birinde, okuldan hiç hazzetmediğini, derslere karşı isteksizliğini belirtmekle beraber edebiyat derslerini ise şaşılacak bir biçimde sevdiğini kaydetmektedir. İlk hikâye denemelerine sürgün gittiği Bursa Erkek Lisesi'nde başladığını anlatan Sait Faik'e göre, "İpekli Mendil ve Zemberek" adlı hikâyeler bu dönemin mahsulü olup sanat yolunda atılmış ilk adımlar"dır.
Bursa Erkek Lisesi gerçekten Sait Faik için tam anlamayla hayatının dönemeçlerinden biri olmuştur. Lisenin onuncu sınıfındayken Edebiyat Öğretmeni Mustafa Mümtaz Bey'in ödev olarak yazdırdığı "İpekli Mendil" hocası tarafından çok beğenilmiş ve sınıfta yüksek sesle okunmuştu. Dahası Mustafa Mümtaz Bey, imlâ kurallarına dikkat etmesi için uyardığı Sait Faik'i, gelecekte iyi bir hikâyeci olacağını söyleyerek cesaretlendirmişti.
Annesinin belirttiği gibi okumakta gözü olmayan Sait Faik, lisenin onuncu sınıfında kalmış ancak ne hikmetse 1928 yılında ite kaka liseyi bitirebilmişti: "… Yarı nankörlük, yarı korkaklığımdan lisenin onuncu sınıfında çakınca hiçbir şey olmamaya karar vermiş; ama neden gene onuncu sınıfı bir daha okumuştum, bilmem."
Liseden sonra, edebiyata merak sarmış ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine 949 numaralı öğrenci olarak kaydını yaptırmıştı. Edebiyat Fakültesi'ne ancak üç yıl kadar tahammül edebilen Sait Faik, 1930 başlarında üniversite tahsilini yarım bırakacaktır. Babasının tüccar, annesinin hariciyeci olması için hayaller kurduğu Sait Faik, avare hayattan vazgeçmeyince Lozan'a iktisat eğitimi için gönderilir. Fakat burada da dikiş tutturamayarak eğitimini yarıda bırakarak 1934 yılında Türkiye'ye dönecektir.
Sait Faik'in okuyamaması en çok da babasını üzmüşe benziyor. Doğrusu, Mehmet Faik Bey kendinden sonra oğlunun işleri devralmasını istemiş ve Balıkpazarı'nda küçük bir büro bile açmıştı. Samet Ağaoğlu, Sait Faik'in bu durumunu Aşina Yüzler de şöyle anlatmaktadır: