Sezai Karakoç hatıralarında Necip Fazıl'ı nasıl anlattı?
Sezai Karakoç'un Diriliş dergisinde yayımladığı Hatıralar yazıları, hem kendisinin hem de etrafındakilerin yaşanmışlıklarına ayna tutar niteliktedir. Hatıralar'ın içerisindeki en önemli isimse şüphesiz Necip Fazıl Kısakürek'tir. Üstad kendisine "Sevgili Sezai Karakoç'um" diye seslenir. Aralarındaki bağ bir dostluk, bir ideoloji bağıdır. Karakoç, bunların ışığında Necip Fazıl ile nasıl tanıştığını, aralarında geçen konuşmaları ve dargınlığı anlatır. Sezai Karakoç'un hatıralarıyla Necip Fazıl Kısakürek'i 36'ncı ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyoruz…
Giriş Tarihi: 25.05.2019
14:36
Güncelleme Tarihi: 25.05.2019
15:26
Sezai Karakoç neden anılarını yazmak istedi?
Sezai Karakoç'u anılarını kaleme almaya sevk eden esas amaç, kendi hayat hikâyesi etrafında ortaya atılan iddialara cevap verme arzusuydu. Yazar, 1960'lı yıllardan beri kendisini hedef alan ve epeyce bir yekûn tutan suçlayıcı ve aldatıcı yazılar yazılmasından şikâyetçiydi.
Büyük şair, okurların zihninde yanlış kanaatler uyanmasını önlemek istedi. Karakoç, söz konusu iddiaların hepsine tek tek cevap vermenin imkânsız olduğuna işaret ederek hayat hikâyesini ana çizgileriyle anlatmaya karar verdiğini belirtmişti. O, anılarını yazıya döktüğü zaman bir anlamda "İşte benim yaşadığım hayat bu." demekteydi. Böylece söz konusu iddialar ve iftiralar dolaylı biçimde yalanlanmış olacaktı.
Metinlerde Necip Fazıl rüzgarı
Metinlerin tamamı okunduğunda Necip Fazıl Kısakürek'in çok sık anıldığı fark edilir. Şair, "Üstadımız" diye andığı şairin verdiği toplumsal mücadele, bu uğurda çektiği çile, hapishane yılları, maddi sıkıntılar ve kişisel zaafları birçok hatırada karşımıza çıkar.
İkilinin sağlam temellere yaslanmış olan ilişkisi, Karakoç'un, üstadından daima alçakgönüllü bir tavırla bahsetmesine sebebiyet verir. Bu metinlerden yola çıkarak söylenebilecek şey: Kısakürek, Karakoç'a özellikle idealist karakteriyle ve engeller karşısında yılmayıp sebat etmeye devam etmesiyle tesir etmişti.
Kısakürek’in Karakoç üzerindeki etkisi
Bilindiği gibi Kısakürek, şiiri ve sanatından ziyade fikirleriyle, "Büyük Doğu" düşüncesiyle, dahası "idealist" karakteriyle Sezai Karakoç üzerinde büyük bir tesir bırakmıştı. Karakoç, sayısız güçlükle karşılaşmasına rağmen inandığı davadan ömrü boyunca vazgeçmeyen bu şairi ergenlik yıllarından itibaren kendisine rehber edindi.
Bundan dolayı uzun müddet onun yanından ayrılmamış, zamanı ve gücü yettiğince Kısakürek'in davasını yürütmesine katkıda bulunmuştu. Onun Kısakürek'e olan bağlılığı, Büyük Doğu düşüncesinden farklı bir yerde duran kendi "Diriliş" idealini oluşturduğunda bile zarar görmemişti.
Karakoç’un Büyük Doğu ile tanışması
Sezai Karakoç, Ergani İlkokulu'nu bitirdikten sonra Maraş Ortaokulu'na kaydolur. Şairin Büyük Doğu ile tanışması da bu yıllara rastlar. Başarısıyla göz dolduran ve okulunda parmakla gösterilen Karakoç, bir cumartesi günü arkadaşlarıyla beraber vakit geçirmek isteğiyle çarşıya çıkar. Gezerken caddenin köşe başlarında, duvarlarında asılı büyük afişler dikkatini çeker. Afişlerde Büyük Doğu'nun yakın bir tarihte "bir nâr-ı beyzâ" gibi çıkacağı müjdelenmektedir.
Karakoç, bu sırada on dört yaşındadır. İsmini ilk defa duyduğu derginin çıkışını sabırsızlıkla bekler ve bir bayiye sınırlı sayıda dağıtılan Büyük Doğu'yu temin eder. Aynı zamanda bir arkadaşı aracılığıyla Büyük Doğu'nun önceki sayılarını da gözden geçirme fırsatını bulur.
Necip Fazıl ve Büyük Doğu
Karakoç bütün bu okumalar sonucunda tarifi mümkün olmayan bir hayret ve sevinci bir arada yaşar. Öncelikle bu dergi onun aşina olduğu hepsi de bir örnek kitap, gazete ve dergilerden oldukça farklı bir kulvarda durmaktadır.
Hem politik hem sosyal açıdan kişiler ve kurumlar üzerinde hissedilebilir bir baskı oluşturulduğu, insanların inancını dile getirmeye çekindiği, ezanın Türkçe okunduğu kritik bir zaman diliminde, Büyük Doğu, İslam'ı cesur bir şekilde savunmaktan çekinmemektedir. Egemen güçlerle uzun soluklu çatışmalara girmeyi göze alan dergide yer alan yazılarda İslami bir duyarlılık dikkat çekmektedir. Üstelik bunu İstanbul'da yaşayan, Fransızca bilen, çağdaş bir üslubu benimseyen bir entelektüel, Necip Fazıl Kısakürek başarmaktadır.