Sezai Karakoç'a göre şair kimdir, şiir neye denir?
Sezai Karakoç, şiir anlayışı üzerine oldukça derin fikirler öne sürmüş bir edebiyatçımızdır. Poetikasının önemli kısmını şiir ve şairliğe ayırır. İkinci Yeni'nin diğer kalemlerinin aksine şaire büyük görevler yükler. Karakoç, şairin kim, şiirin ise ne olduğu soruları etrafında kendi şiirinin kalbine giden yolun da ipuçlarını verir. Sizler için Karakoç'un şiirlerinin anlamını, şairler arasındaki duruşunu ve hayata bakış açısını inceledik.
Karakoç, şairin, hayatın önüne çıkardığı güçlük ve sıkıntılardan daha güçlü olması gerektiğinin altını çizer. Şairi, sürekli bir kavganın içinde kaldığını unutmaması konusunda uyaran Sezai Karakoç, şairin hem kavga hem de barış adamı olduğunu, insanlarla ve insanlıkla gereğinde en yüce ve sarp savaşı yaptığı gibi en özverili barışı da imzalayacağını belirtir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli nokta, Karakoç'un şairi, insanlıkla ve insanla yapılan barışın muhatabı olarak görmesidir. Şair, insanlığın ortaya koyduğu duygu ve düşünceleri değerlendiren, yargılayan üstün insandır. Daima bir iç çelişki ve bunalım içinde yaşasa da insanlığın dertlerine manevî bir çözüm önermesi gerekir. Çünkü şair, bütün insanların çilesini yüklenmiştir. İnsanın, tek başına göğüsleyemeyeceği şahsî acıları, ancak şairin gayretiyle hafifler, çekilir hâle gelir
İnsanın bireysel olarak taşımakta zorlandığı dertleri ve sıkıntıları kendisine dert edinen şairin omuzlarındaki yükün büyüklüğüne vurgu yapan Karakoç, "… şair, insanı hedefine giden bir ok hâline getirir; ileriye, ufuklara çevirir. Ona dışa doğru hücum aşkını verir. Onu yeniler, tazeler. Dirilişin harcını yoğurur, kıvamlaştırır." ifadeleriyle de şairin rehberlik ve liderlik gibi vasıflarına dikkati çeker.
Öyle ki şairin, insanın sıkıntılarını hafifletmesi yetmez, insanları geleceğe hazırlaması, onlara umut pompalaması ve nihayetinde "Diriliş Günü" bilinci aşılaması gerekir. Nitekim Karakoç'a göre "(ş)air bir toplum için, başlı başına devrimdir. Şairden önceki toplulukla, şairden sonraki topluluk arasında bir fark vardır. O, sanki araya giren garip ve esrarlı bir unsur olarak cansız toplumu harekete geçirir, onu diriltir."
Karakoç, toplumları gerçeğe, dirilişe ve doğruya götürecek yolun şairler tarafından çizildiğini belirtir ve bu bağlamda şaire ulusal bir sorumluluk yükler. Hatta şairin milletin sözcüsü, yorumcusu, yol göstereni hatta kalbi olduğunu dile getirir. Karakoç'a göre "(ş)airi olmayan millet yok demektir. Şairlerini görmeyen millet, kendini görmüyor, şairlerini yaşamayan millet yaşamıyor demektir."