Arama

Sıkça karıştırılan kelimeler

Asırlar boyunca geniş bir coğrafyada hüküm süren Türkçe, bu vesile ile bir çok dilden beslenir. Aynı zamanda çokça dili besleyen Türkçe, zaman içerisinde geniş bir alanda konuşulmuştur. Bu vesile ile birbirine yakın kelimeler, kelime öbekleri ve yakın manaya delalet eden terkipler oluşmuştur.

  • 12
  • 25

Âşık – Aşık

Âşık: Arapça ışk kelimesinden türeyen sözcük, bir nesneye veya bir kimseye duyulan aşırı sevgi besleyen kişi, tutkun ve meftun anlamına gelmektedir.

Bir diğer anlamıyla, halk edebiyatında şiirlerini sazı eşliğinde söyleyen halk şairlerine, ozanlara verilen isimdir.

"O kadar televizyonlara, radyolara, eğlence yerlerine rağmen şevkli, irfanlı ve yanık âşıkları dinlemeye koşan bu kalabalık kendi töresine, öz sanatına susamış olan halkımızdı."

-Ahmet Kabaklı

Aşık: Eski Türkçe olan kelime, ayak bileğimizde bulunan iki ufak kemik anlamına gelir. Bir diğer anlamı ise hayvanların aşık kemikleriyle oynanan oyuna verilen isimdir.

"Vay ipe gelesi, sen benimle mi aşık atıyorsun? "

-Ahmed Vefik Paşa

Osmanlı'ya başkaldıran ilk örgüt: Filik-i Eterya

  • 13
  • 25

Yâr – Yar

Yâr: Farsça kökenli kelime, sevgili, âşık ve dost anlamlarına gelir.

"Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefâsız."

-Yâkup K. Karaosmanoğlu

Yar: Eski Türkçe bir sözcük olan yar, yüksekçe ve dik bir yer veya uçurum anlamlarına gelmektedir.

"Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu."

- Hamdullah Suphi Tanrıöver

Yunus Emre'nin izinden: Sunullah Gaybi

  • 14
  • 25

Tefriş etmek – Teşrif etmek

Tefriş etmek: Arapça frş kökünden türeyen sözcük, bir yere yatak ve döşek, serme, yayma; bir yeri bir şeyle kaplama gibi anlamlara gelmektedir.

"Güzel insanları çirkin gösteren ayna onları derununu tefriş eder."

-Sait Faik Abasıyanık

Teşrif etmek: Arapça şeref kelimesinden türeyen, onurlandırma, şeref verme, bir yerden bir yere gitmek ve gelmek anlamlarına gelir.

Müjde-i teşrîf-i vaslın geldi çün ammâ ne sûd

Sûz-ı hicrânı ziyâd eylerdi dâğ-ı intizâr

-Fuzûlî

Mimar Sinan tezâhürü "Sultan eserleri"

  • 15
  • 25

Hâlâ – Hala

Hâlâ: Kökeni Arapça olan bu kelimenin "hala" sözcüğünden farkı Türkçe'deki şapkalı a kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Şimdi bile, henüz, daha gibi anlamlara gelir.

Cennette bugün gülleri açmış görürüz de

Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde

-Yahya Kemal

Hala: Arapça kökenli olan bu sözcüğün eskiden annenin kız kardeşi anlamına gelirken sonradan anlam değişikliğine uğrayarak babanın kız kardeşi anlamını almıştır.

Bir gün halası sokaktan bağırarak geçen bir satıcıyı çağırdı.

-Refik Halit Karay

Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin Kılıcı: Muzafferiddin Gökbörü

  • 16
  • 25

Bağlı – Bağımlı

Bağlı: İp veya başka bir şeyle bağlanmış veya sarılı olan. Bir diğer anlamıyla bağlı, müntesip.

"İnsan insana bağlı ve bağımlı, insan Allah'a bağımlı. Sevgi ve dikkatle tefekkür ettiğinde açılır o derdin kapısı sana, çiçekler o zaman kokar, gökyüzü o zaman içine dolar. İşte o zaman, nereye gidersen seni aşk taşır oraya."

-Kemal Sayar

Bağımlı: Başka bir şeyin istemine, gücüne veya hükmüne bağlı olma durumuna denir.

"İnsanın başkalarının yargılarına bağımlı olması gibi, bugüne dek çözülmemiş bir insanlık dramıyla karşı karşıya bıraktıklarını anlatmıştı yazdıklarında."

-Cengiz Aytmatov

Yavuz Bülent Bâkiler'den milli şuurumuzu uyandıracak 40 alıntı

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN