Arama

Sıkça karıştırılan kelimeler

Asırlar boyunca geniş bir coğrafyada hüküm süren Türkçe, bu vesile ile bir çok dilden beslenir. Aynı zamanda çokça dili besleyen Türkçe, zaman içerisinde geniş bir alanda konuşulmuştur. Bu vesile ile birbirine yakın kelimeler, kelime öbekleri ve yakın manaya delalet eden terkipler oluşmuştur.

Sari- Sâri

Sari: Hintçe kökenli bir kelime olan sari, Hintli kadınların giydiği milli kıyafetleridir.

Sâri: Arapça kökenli olan sâri kelimesi, birinden diğerine geçen, akseden, sirayet eden şey anlamına gelmektedir. İkinci anlam olarak bulaşıcı hastalık olarak da kullanılmıştır.

Bir şi'r-i revan ki cûy-i cârî
Feyziyle bahâr-ı ömre sârî

-Mehmet Âkif

Ab-ı hayat nedir?

  • 8
  • 25
Sıkça Karıştırılan Kelimeler
Sıkça Karıştırılan Kelimeler

Tahrifat – Tahribat

Tahrifat: Arapça kökenli kelime, bir şeyi aslından uzaklaştırarak bozma anlamına gelmektedir.

"Bir şey tahrifat ve su-i istimal ile doğan te'sirleriyle değil, zati mahiyetiyle muhakeme edilmelidir."

-Filibeli Ahmet Hilmi

Tahribat: Arapça kökenli kelime, bir şeyi yıkma, harap etme ve zarar verme anlamına gelmektedir.

"Fakat bu onun zekâ ve ahlâkında çok esaslı tahrîbat yapmıştı."

-Reşat Nuri Güntekin

Tatarların günlük hayattaki tezahürleri: Maniler

Âmin – Amin

Âmin: Arapça kökenli kelime, dualar ve hayır temennilerinden sonra "Allah kabul etsin." Anlamına gelen bir sözcüktür.

Yâ Rab, bizi öldürme bu hicrân ile: Âmin
Tâ çıkmayalım karşına hüsrân ile: Âmin

-Mehmet Âkif

Amin: Fransızca kökenli sözcük, amonyağın hidrojenlerinin değerli olan hidrokarbonlu kökleriyle yer değişme olayına verilen ortak isim.

Türkmen boylarının filozof ozanı: Mahtumkulu

  • 10
  • 25

Hak – Hâk

Hak: Arapça kökenli kelime, doğruluktan, gerçekten ve adaletten ayrılmama anlamına gelmektedir. Bir diğer anlamıyla, hukukun veya mirasın bir kimseye ayırdığı hisse.

"Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler"

-Erzurumlu İbrâhim Hakkı

Hâk: Farsça kökenli kelime, ilk anlamı toprak, ikinci anlamı ise dünyadır.

"Büyük adam, kıyamda iken veya yüksek makamlarda otururken büyük, hâk-i mağlûbiyyette yatarken daha büyük görünür."

-Cenap Şahâbeddin

Mecmualar ışığında İstanbul beyitleri

  • 11
  • 25

Ahize – Avize

Ahize: Arapça ahiz kelimesinden türeyen ahize, telefonda seslerin duyulmasına ve iletilmesin yarayan parça.

"Konuşmakta zorlandı, elindeki ahize titredi. Şaşkınlık içinde çıkan bu heyecanlı tiz ses, sevincin bu ahenkle dışavurumu adamın canının gizli bir teline dokunmuş olmalıydı, çünkü kadının şakaklarında attığını hissetti"

-Stefan Zweig

Avize: Arapça asmak fiilinden türeyen sözcük, odanın tavanına asılan, aydınlatmaya yarayan bir araç olarak kaynaklara geçmiştir.

Ey sükûtun bir nefeste
Yaktığı billur avize!
Bu esrarlı müselleste
Gökler yakınlaştı bize

-Ahmet Hamdi Tanpınar

Süleyman Çelebi'nin bilinmeyen şiirleri

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN