Mana ustası Şeyh Galib'ten inci değerinde beyitler
Divan edebiyatında öyle şiirler vardır ki söz ve anlam incisi konumundadır. Anlam katmanına bürünmüş şiirlere sahip olan isimlerden biri de divan edebiyatının son temsilcilerinden "düşüncenin alevi ile oynayan" Şeyh Galib'tir. Kelimelerle yaptığı oyunlarla edebiyat tarihimizin bir dönemini kapatıp bir dönemini açtıran büyük şair, sözden ziyade anlama önem vermiştir. İşte Şeyh Galib'in mana kuvvetinini gösteren inci değerindeki beyitleri ve şerhleri...
Giriş Tarihi: 12.05.2020
16:28
Güncelleme Tarihi: 27.06.2021
15:04
"Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenare düştü Dayanır mı şişedir bu reh-i seng-sare düştü"
Yine gönül kayığım kırılıp kıyıya düştü; bu gönül şişedendir, düştüğü yer ise taşlıktır, dayanması ne mümkün.
Beyitte mânâ iki temel kavram etrafında dönmektedir. Bunlardan birincisi deniz ve kıyı sembolizmi ikincisi ise zevrak ve gönül benzetmesidir. Zevrak kayık anlamına gelmektedir. Gönül çeşitli bağlantılarla kayığa ve bir şişeye benzetilmektedir. Gönül çabuk kırılabilmesi açısından şişeye benzetilirken, şair aynı zamanda kayalara çarpıp duran bir kayığa da benzetilir.
Mütefekkir şair Nabi kimdir? Nabi'den alıntı ve öğütler...
Gâlib'in kullanmayı çok sevdiği kelimelerden biri olan "sengsâr", "Taşlık yer" anlamına gelir. Öyle ki bu taşlık yer şairin parçalanmışlığının ve bütünden ayrılışının hem sebebi olmakta, hem de farkındalığını sağlamaktadır.
Çalkantılarla, hadiselerle dolu bu dünya bir sürgün ve çile yeridir. Bu çileye maruz kalan bu şairin gönlü ise bir pul şişesi gibi narin ve kırılgandır. Narin ve kırılgan olan gönlün ise taşlık yolda düşen şişe gibi kırılması kaçınılmazdır.
Sevgisini ve öfkesini söylemekten çekinmeyen şair: 'Nefi'
"O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kale-i kâm Bize hisse-i mahabbet dil-i pare pare düştü"
Can meclisinde istek kumaşları bölüşüldüğü zaman, bizim payımıza sevgi payı olarak parça parça olmuş bu gönül düştü.
Bu beyitte tasavvufta sıkça kullanılan bezm-i elest kavramını görmekteyiz. Bezm-i elest, elest meclisi olarak bilinir. Farsçada "sohbet meclisi" anlamına gelen bezm kelimesiyle Arapçada "ben değil miyim" mânasında çekimli bir fiil olan "elestü"den oluşan bezm-i elest terkibi, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" hitabının yapıldığı ve ruhların da "evet" diye cevap verdikleri meclis anlamını ifade eder.
Son dönem Osmanlı şairlerinden Sünbülzade Vehbi
Klasik Şark-İslâm edebiyatlarındaki yaygın anlayışa göre âşıklar sevgililerine elest bezminde âşık olmuşlardır. Elest günündeki ruhlar meclisinde âşık uyanık olduğunu, sevgilisini ilk defa orada gördüğünü ve görür görmez hemen âşık olduğunu söyler.
Dinî-tasavvufî edebiyatta bezm-i elest ile ilgili daha değişik inanış ve görüşlere de rastlamak mümkündür. Âşık, ruhlara dünyadaki hisse ve nasiplerinin bezm-i elestte paylaştırıldığını, akıl sahibi olanların o gün aşkı seçtiklerini anlatır.
Şair kâle-i kâm (dilek kumaşı) ifadesi ile herkesin ne dilerse onu seçtiği inancına gönderme yapmıştır. Dilek kumaşı ifadesi Sebk-i Hindi' de sık kullanılır. Bu durum soyut kavramların somutlaştırılmasına örnektir. Aşkın muhatabı gönüldür. Bunun sonunda gönüle düşen param parça olmaktır. Şairler elest bezminde aşkı seçtikleri için onların payına aşk acısından parça parça olmuş bir gönül düşmüştür.
Bağdatlı Ruhi kimdir?
"Reh-i Mevlevide galib bu sıfatla kaldı hayran Kimi terk-i nam u şâne kimi it`ibare düştü"
Gâlib, Mevlevilik yolunda kiminin namını ve şanını terk ettiği, kiminin de itibar hevesine düştüğünü gördü ve bu gördükleri karşısında şaştı kaldı.
Divan şiirinin bilinen ilk kadın şairi: Zeynep Hatun