Mana ustası Şeyh Galib'ten inci değerinde beyitler
Divan edebiyatında öyle şiirler vardır ki söz ve anlam incisi konumundadır. Anlam katmanına bürünmüş şiirlere sahip olan isimlerden biri de divan edebiyatının son temsilcilerinden "düşüncenin alevi ile oynayan" Şeyh Galib'tir. Kelimelerle yaptığı oyunlarla edebiyat tarihimizin bir dönemini kapatıp bir dönemini açtıran büyük şair, sözden ziyade anlama önem vermiştir. İşte Şeyh Galib'in mana kuvvetinini gösteren inci değerindeki beyitleri ve şerhleri...
Giriş Tarihi: 12.05.2020
16:28
Güncelleme Tarihi: 27.06.2021
15:04
Ele alınan beyitlerde aşk, sevgi, gönülden bahseden Şeyh Galib, bu sefer mensubu olduğu Mevlevilikle ilgili bir detayla karşımıza çıkar. Şair bu beyitinde Mevlevilikteki tasavvufş yolculuktan bahseder. Mevlevilik daha çok nefis terbiyesidir. Gerçekte olması gerekli olan iç terbiyedir. Şan, şöhret, namdan kurtulmaktır.Yolda olanların kimisi şan şöhret isterken kimisi de manevi bir itibar hevesindedir. Mutasavvıfların şan, şöhret hevesi olması aslında manevi bir düşüştür. Zira onlar bütün nefsani arzularından sıyrılmak ve Allah'ta yok olmak için tasavvufi yola koyulurlar.
Divan sahibi ilk kadın şair: Mihri Hatun ve şiirlerinden seçmeler
"Bir aşıkız ki ruy-ı dil-araya hasretiz Bir jaleyiz ki gonca-i ra'naya hasretiz"
Biz öyle bir aşıkız ki gönül süsleyen yüze hasretiz, Biz öyle bir çiğ tanesiyiz ki güzel goncaya hasretiz.
Burada Şeyh Gâlib, gönül süsleyen yüze bir aşık gibi hasret olduğunu ifade etmektedir. Divan edebiyatında şairler her daim aşıktır ve sevgilisinin hasretiyle günleri geçirmektedir. Bundan dolayı (Biz) öznesiyle seslenmektedir.Aşk samimidir. Maddiyat ile ilişkisi yoktur. Aşığın gıdası üzüntüdür. Sevgiliden daima lütuf bekler. Sevgilisiyle asla bir araya gelmez. Onunla olan beraberliği daima hayalidir.
Aşık bu sevgisi içinde ağyar ile yani rakiple uğraşmak zorundadır. Rakipleri onun aşkına daima engel olmak isterler. Sevgiliye ait bir özellik, bir bakış, bir söz vs. aşık için sarhoşluk nedenidir. Aşık, bunları düşündükçe kendinden geçer. Divan edebiyatında aşk mücerret güzelliğe karşı duyulan bir aşktır. Şeyh Gâlib'in bu gazelinin makta (ilk beyit) beytinden de anlaşılacağı üzere, gazelin bütün beyitlerinde söz edilen aşk, Allah aşkıdır.
"Tur-ı niyaza vardığımız olmadı müfîd Hemçün Kelim-i berk-ı tecellaya hasretiz"
Tȗr dağında ettiğimiz dua faydalı olmadı. Zira Hz. Mȗsa'nın Allah'ın (c.c.) tecellisini görmesiyle ulaştığı kurbiyyete ve tecelli şimşeğine hasretiz.
Sina çölünde bir dağın adı olan Tûr-ı Sina veya Tûr dağı, Hz. Mûsa'nın Allah'ın davetiyle bu çıkıp Allah ile konuştuğu mekandır. Bu yüzden ''Kelîm'' sıfatını almıştır. Yine bu dağda Allah'ı görme isteğinde bulunur ve Allah (c.c.) dağa tecelli edince dağ paramparça olur. Hz. Musa hakkındaki bu inanışlar ile divan şiirinde çok anılır.
Bu beyitte Hz. Musa kıssasına bir telmih vardır. Tasavvufta Tûr dağı, insanın maddi yapısını temsil eder. Nitekim bu maddi yapı, Allah'ın tecellisiyle yok olur. Bunun için önce varlığı yok etmek gerekir. Şeyh Galib bu beyitte Hz. Musa'nın Allah'ın tecellisini görmesiyle ulaştığı yakınlığa ve Allah nurunun tecelli şimşeği ile dağa belirmesi hadisesine hasretiz demektedir. Yani Şeyh Galib manevi bir dereceye ve Allah'a yakın olmaya hasret olduğundan bahseder.