Türk edebiyatının sürgün kalemleri
İnsanın iradesi dışında istemediği bir coğrafyada yaşamaya mecbur edilmesidir sürgün. Adem ile Havva'nın cennetten dünyaya sürgünü nasıl bütün insanlığın kaderini etkilemişse sürgün cezaları da muhatap şair ve yazarların hayatlarını, kaderlerini, eserlerini ve hatta ailelerinin istikballerini bile etkiledi. Niyazi Mısri'den Mehmet Âkif'e sürgüne gönderilen yazarlar ve şairleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 12.11.2018
16:29
Güncelleme Tarihi: 12.11.2018
17:56
EBUZZİYA TEVFİK (1849-1913)
1873 yılında Vatan Yahut Silistre oyunun Gedik Paşa Tiyatrosu'nda sergilenmesinin ardından İbret ve Sirac gazeteleri kapandı ve beş gazeteci sürgün edildi. Ebuzziya da sürgüne gönderilecekler arasındaydı. Ebuzziya Tevfik Rodos'a sürüldü. Rodos sürgünü sırasında mahpusların eğitimi ile meşgul oldu. Buradaki kişilerin ürettikleri el işlerinin gelişmesine, gelirlerinin artmasına katkıda bulundu. 'Zindanda Muharrir' adlı dergiyi çıkardı. Victor Hugo'nun "Angelo" adlı eserinde Türkçeye uyarladığı "Habibe veya Semahat-ı Aşk" adlı kitabını yazdı ve yayınladı. Ebuzziya Rodos yıllarında "Numune-i Edebiyat-ı Osmaniye" adlı kitabını meydana getirdi. İstanbul'daki yardımcısı Şemsettin Sami'ye gönderdiği yazılarla 1875'te İstanbul'da "Muharrir" adlı bir dergi yayımlamaya başladı. Ebuzziya Tevfik 10 Haziran 1876'da İstanbul'a dönebildi.
SÜLEYMAN NAZİF (1869-1927)
Nazif kaleme aldığı 'Pierre Loti Günü'nde işgalciler hakkında yazdığı yazılar sebebiyle İngilizler tarafından Malta'ya sürgün edildi. Yazar, 23 Mart 1920 salı gecesi bir harp gemisi olan Rezolişin adlı gemiyle Malta'ya sürgüne gönderildi. Sürgün yerinin Malta olmasını İngiliz Bahriye Nazırı olan Mr. Winston Churchill şöyle açıklar: "Bizim için savaşın mukadderatı Akdeniz'de belli olacaktı. Bu sebeple kendileriyle siyaset ve savaş alanında mücadele ettiğimiz insanlardan elimize geçenleri donanmamızın sürekli kontrolü altında olan bir yerde toplanması şarttı."
16 Malta'da 20 ay devam eden esaret hayatı, Nazif'teki vatan hasretini, parçalanmış ve işgal edilmiş yurdu karşısında hissettiği ıstıraplarını daha şiddetlendirerek ona en güzel vatan ve iman şiirlerini yazdırdı. Gurbet havası içinde terennüm ettiği "Malta Geceleri", "Daü's Sıla" ve "Son Nefesimle Hasbihal", Süleyman Nazif'in en güzel eserleri sayılmağa layık manzumeleriydi.
Ziya Gökalp, muhalif derneklere üye olmak nedeniyle 1898'te tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Ziya Gökalp, 1900 yılında Diyarbakır'a sürgüne gönderildi . 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetlerde görev yaptı.
Ziya Gökalp 1919'da İngilizler tarafından tutuklandı. Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Yargılanma sonucu Ermeni soykırımı iddialarını kesin bir dille reddeden, "Katliam olmadı, mukatele oldu." cümlesiyle özetlenebilecek bir savunma yapan Gökalp, Malta'ya sürgün edildi. Ziya Gökalp Malta sürgünü sırasında sürekli ailesine mektup gönderir. Daha sonra bu mektupları "Limni ve Malta Mektupları" adıyla kitaplaştırır. Söz konusu olan bu kitap o döneme Malta'ya sürgün edilenlerin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir. Ziya Gökalp 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul'a döndü.
CAVİT ŞAKİR KABAAĞAÇLI (1890-1973)
Halikarnas Balıkçısı, dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili olarak "Hüseyin Kenan" Takma adıyla kaleme aldığı 13 Nisan 1925 tarihli "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesinde "Memlekette isyan bulunduğu bir dönemde askeri isyana teşvik edici yazı yazmak" suçundan yargılanıp suçlu bulundu. Kabaağaçlı mahkeme başkanı Ali Çetinkaya tarafından idam a mahkûm edildi.
Kılıç Ali Bey'in önerisiyle idam edilmesinden vazgeçilerek Kalebentlikle Bodrum'a sürüldü. Sürgünlüğünün yarısını Bodrum'da diğer yarısını İstanbul' da tamamladı. İstanbul'daki sürgün cezasını tamamladıktan sonra Cavit Şakir, tekrardan Bodrum'a döndü ve 25 yıl boyunca orada kaldı.
Bodrum sürgününden sonra Bodrum'a hayran kalan yazar, İstanbul sürgününün bitmesiyle Bodrum'a döndü. Cavit Şakir Kabaağaçlı, Bodrum yıllarıyla birlikte akıllarda "Halikarnas Balıkçısı " olarak kaldı.
Yazar sürgün yıllarına hitaben "Mavi Sürgün" adlı eserini kaleme aldı. Aslında bu sürgün Cavit Şakir'in hayatını tamamıyla yeniden şekillendirdi.