Ünlü edebiyatçılarımızın hırsızlarla imtihanı
Edebiyat, satırlarda kendi arayışımıza düşmesek bile birçok nadide parçamızı bulabildiğimiz bir büyük umman… Onları meydana getirenler ise okuyucularından bir o kadar uzak, bir o kadar gizli saklı. Edebiyat tarihinin objektifliğinin yanında bu kahramanların insani yönlerini görmek, onların da başlarından geçen olaylara tanık olmak bizi daha da yakınlaştırmaz mıydı? İşte, sizleri edebiyat dünyasının arka sokaklarında, hırsızların mağduru olan isimlerle tanıştırıyoruz.
Giriş Tarihi: 19.06.2019
15:57
Güncelleme Tarihi: 19.06.2019
17:03
Haber de şöyle:
Ahmet Hâşim, Galata'dan geçerken bir yankesici yanına yaklaşmış ve ona hissettirmeden para cüzdanını çarpar. Neden sonra Hâşim elini cebine atınca cüzdanını bulamaz. Gurabahane-i Laklakan yazarı buna çok hayıflanır çünkü cüzdanın içinde para dışında kendisi için önemli bazı evrak da vardır.
Ahmet Hâşim olaydan iki hafta kadar sonra, bir gün bir iş için Galata Postanesi'ne gider. Postane Müdürü Talat Bey söz arasında şaire sorar: "Bu son zamanlarda hiçbir şeyiniz kayboldu mu?" Hâşim'in, para cüzdanı ile bazı lüzumlu evrakını kaybettiğini söylemesi üzerine Talat Bey, "Yazık ki çantanıza bir daha kavuşamayacaksınız, onun hasretine alışmalı. Kâğıtlarınıza gelince onlar bulundu. Sizi çarpan yankesici çantada bulduğu para ile iktifa etmiş ve kendisinden ziyade size lüzumlu olan evrakı zarf içine koyarak size iade edilmek üzere posta kutusuna atmış." der. Hâşim bu olayı anlattığı yazısını şu cümlelerle bitirir: "Bahtlı ve mesut Galata! Namuslu ve kibar yankesicilerinle iftihar et."
Birkaç gün sonra Akşam 'da yer bulan haber yorumda bu mesele anlatıldıktan sonra şöyle denilir:
"Bize kalırsa hırsız daha centilmence hareket edebilir. Cüzdanın aşırıldığı zatın büyük bir şair olduğunu anlayınca üstada evrakı ile birlikte parasını gönderebilirdi. Avrupa'da bu kabil hırsızlıklara çok tesadüf edilir. Hatta geçenlerde meşhur artist Hüget Düflo tiyatroda iken evine hırsız girmiş. Lâkin davetsiz misafir girdiği evin büyük bir sanatkâra ait olduğunu anlayınca hemen bir kâğıt yazmış ve geldiği gibi hiçbir şey almadan kaçıp gitmiştir. Meçhul hırsız kâğıda şunları yazar: "Geldim fakat senin gibi büyük bir sanatkârın evine girdiğimi anlayınca hiçbir şey almadan gidiyorum!" İşte 'muhterem hırsız' böyle olur."
Meseleyi Cumhuriyet gazetesi de önemsemiş olacak ki 6 Teşrinisani 1929 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 3. sayfasındaki "Hem Nalına Hem Mıhına" adlı köşede de bu mesele "Buna da Şükür" başlığı altında işleniyor.
"Şair Ahmet Hâşim Bey de Müderris Halil Halit Bey gibi bir yankesicinin gadrine uğramış, Galata'da cüzdanını çarptırmış. Yankesici, şairin paralarını almış evrakını iade etmiş! Ahmet Hâşim B. "Muhterem bir yankesici" başlığı altında bir yazı yazmış: "Bahtlı ve mes'ut Galata! Namuslu ve kibar yankesicilerinle iftihar et!" diyor. Akşam refikimiz de, bize kalırsa, yankesici Hâşim Bey'in parasını da iade etmeli idi. Avrupa'da muhterem hırsızlar böyle hareket ederler, diyor ve bir de misal veriyor. Bana kalırsa bizim yankesicilerin yalnız parayı alıp paradan daha kıymetli evrakı iade etmelerine ve yırtıp atmadıklarına şükretmeliyiz. Sanatkârlara, ediplere, şairlere, yankesici ve hırsız olmayanlar sanki kâfi derecede hürmet ediyorlar mı ki yankesicilerden ve hırsızlardan daha fazlasını istemeğe hakkımız olsun?"