Cennetin müjdesi kız evlat
İnsanın hayatta sahip olabileceği en kıymetli varlıklardır çocuklar. Hayatımızın süsleridir... Hz. Peygamber iyi muamele etme konusunda kızları öncelerdi hatta bir kimsenin iki veya üç kız çocuğunu yetiştirmesi ve onlara iyi muamele etmesi halinde kendisi ile cennette komşu olacağı müjdesini vermişti.
Giriş Tarihi: 11.10.2018
18:04
Güncelleme Tarihi: 11.10.2018
18:26
HZ. PEYGAMBER'İN KIZ ÇOCUKLARINA VERDİĞİ DEĞER
Hz. Peygamber'in kızlarından Hz. Fâtıma babasının odasına girdiğinde Hz. Peygamber'in onu ayakta karşıladığı, selamını alıp onu öptüğü ve yerine oturttuğu, babası da Fâtıma'yı ziyaret ettiğinde Fâtıma'nın aynı davranışı sergilediği nakledilir.
Peygamber kızlarına gösterdiği sevgiyi kız torunlarına da gösterirdi. Hz. Zeynep, Medine'ye taşınınca Ümâme isimli kızı ile birlikte Hz. Peygamber'in evine yerleşti. Hz. Peygamber, kızı ve küçük yaştaki torunu Ümâme'nin Medine'ye göç etmelerine çok sevindi ve onlarla zaman geçirmeye başladı. Torunu Ümâme ile birlikte toplumun içine çıkıp mescide giderek namaz kıldı. Bir rivayete göre Hz. Peygamber, Ümâme kucağında olduğu halde ashabına namaz bile kıldırdı. Secdeye varırken Ümâme'yi yere bıraktığı, kıyama kalkınca onu tekrar kucağına alarak namaza devam ettiği rivayet edilir. Yani Hz. Peygamber namaz gibi önemli bir ibadet esnasında, bir kız çocuğunu kucağında taşıyarak toplumun bu konudaki algısını müspet yönde değiştirmek ister.
DÜNYADA İSLAM’LA ÇOCUK HAKLARI MÜSTAKİL BİR KONU HALİNE GELDİ
1959 yılında Birleşmiş Milletlerce Çocuk Hakları Beyannamesi yayınlandı. Fakat beyannamenin Batılılar tarafından ortaya konmuş olması sebebiyle, meselenin İslam tarihinde ihmal edildiğine dair zihinde yanlış bir kanaat oluşmamalı.
Çocuk hakları, İslam'da, tarih olarak Kur'an ve hadisle başlar. Hatta insanlığın gündemine "çocuk hakları" mefhumunu müstakil bir konu olarak İslam getirdi . Bizzat Resulullah'ın hadislerinde "çocuğun hakkı" diye başlayan ve bir kısım meseleleri beyan eden açık naslar vardır. Keza, Kur'an-ı Kerim'de de "hak" olarak yorumlanabilecek çocuklarla ilgili birçok ayetler mevcut.
Osmanlı'da kız çocuklarının eğitimine oldukça önem verirdi. Çocuklar, 5-7 yaş arası merasimle okula alınır, ilk yıllar karma sınıflarda okunur, çocukların gelişimine göre kız-erkek ayrılırdı. Aynı zamanda kızlar aile içi eğitimine tabii tutulur, özel hocalardan ders alırlardı.
Kızlar önce 'sıbyan mektepleri'ne alınır oradan "rüşdiye"ye (ortaöğretim), "inas rüşdiyeleri"ne (kız lisesi), "kız idadîleri"ne, "inas darülfünunu"na, (kız üniversitesi) geçerdi.
Meslekî eğitimde ise "Kız Sanayi Mektepleri", "Ana Mektebi", "Ebe Mektebi", "İnas Sanayi-i Nefise Mektebi" (Kız Sanat Okulu) de vardı. Sultan II. Abdülhamid döneminde hummalı bir biçimde başlayarak gelişen eğitime, savaş dönemlerinde bile ara verilmemişti. İşte bu da Osmanlı'nın kızların eğitimine verdiği önemi gösterir.
Osmanlı'da yetimlerin haklarını koruma konusunda önemli bir titizlik gösterirdi. İmparatorluk onların barınma ve yemek ihtiyaçlarının yanında eğitimleri ile de ilgilenmiş, hatta bu durum devletin en temel meselelerinden biri haline gelmişti.
Yetim ve öksüz çocuklara, sevgi dolu bir ortam hazırlamak, eğitimleriyle ilgilenmek, güzel ahlâk ve davranışlar kazandırmak, toplumun maddî-manevî sorumlulukları arasında görülmüştü. Bu doğrultuda, devlet desteğiyle açılan bir kurum olan dârüleytâmlarda çocukların ve gençlerin emniyet, güvenme, dayanma, korunma, sığınma, kabul görme, sayılma ve sevilme gibi temel duygusal ihtiyaçları büyük oranda karşılanmaya çalışılmıştı.
OSMANLI’DA KIZ ÇOCUKLAR İÇİN OKULLAR AÇILDI
İlme daima önem veren bir medeniyetin mirasçıları olarak, birçok eğitim kurumunun temeli Osmanlı döneminde oluşturuldu. En büyük yeniliklerden biri de, kız çocuklarının eğitimi için kız mekteplerinin açılması ve hemen ardından bir ihtiyaç haline gelen "Dârülmuallimât" adlı kız öğretmen okullarıydı.
Bu okulların kuruluş amacı, Osmanlı maarifini düzene koymayı hedefleyen 1869 tarihli Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi'de kız sıbyan ve rüşdiye mekteplerine kadın öğretmen yetiştirmek olarak belirtilmişti.
Nizamnâmeye göre, sıbyan ve rüşdiye bölümlerinden meydana gelen dârülmuallimâtlar, sıbyan bölümünde iki yıl, rüşdiye bölümünde üç yıl eğitim göreceklerdi ve öğrenci sayısı elli olarak belirlenmişti. Bu öğrenciler, mecburi hizmet karşılığında ayda 30-50 kuruş arasında harçlık alacaklardı.
KIZ ÇOCUKLARI SAVAŞLARIN EN BÜYÜK MAĞDURLARI
nesli yetiştirecek en büyük güç sahipleridir. Fakat günümüzde savaş bölgelerindeki kızların yaşadığı travmalarla bu güçler yok oluyor. Savaşın en büyük mağdurlarından olan kız çocukları küçük yaşta büyük acılarla karşılaşıyor. Avrupa görmezden gelse de dünyanın gözü önünde bu çocuklar yaşamaya devam ediyor.
Dünyanın her yerinde savaşın en büyük mağdurları olan çocuklar hijyen, eğitim ve gelecek gibi çağdaş kavramlardan yoksun bir şekilde kendilerine dayatılan çadır hayatında yaşama tutunmaya çalışıyor.
Suriye, Irak, Yemen, Libya ve Sudan'da okul çağındakilerin yaklaşık yüzde 40'ına denk gelen yaklaşık 13,7 milyon çocuk eğitimden mahrum. UNICEF raporuna göre 2014 yılında Suriye, Irak, Libya, Filistin, Sudan ve Yemen'de 214 okula saldırı düzenlendi.
Suriye'de de 2011 yılı Mart ayından bu yana her 4 okuldan biri kapandı ve 2 milyondan fazla çocuk eğitimden yoksun bırakıldı.
İç savaşın en acımasız yüzüne tanıklık eden Suriye'nin İdlib kentindeki 1 milyondan fazla çocuk, savaşın yol açtığı yoksulluk, güvenlik sorunları ve eğitim imkânlarının yetersizliği gibi sorunlarla mücadele ediyor.