İslam Altın Çağı'nın oluşum süreci
İslam'ın Altın Çağı insanlık tarihinin en verimli ve dikkate değer dönemlerinden biri olarak kabul edilir. Bu dönem İslam dininin her alanda gelişmesinin en parlak devrini temsil eder. Peygamber Efendimizin (SAV) Medine'ye hicretiyle beraber burada bir İslam devletini kurması ve bu toplumun eğitilmesi İslam Altın Çağı'nın oluşmasını sağlayan unsurlardır. İslam Altın Çağı'nın nasıl oluştuğunu beraber okuyalım…
Giriş Tarihi: 14.11.2022
11:36
Güncelleme Tarihi: 14.11.2022
18:59
🔴 Vav TV 'de yayınlanan "Medeniyet Mirası" programında İslam Altın Çağı'nın oluşum süreci tüm yönleriyle ele alındı. Prof. Dr. Bekir Karlığa İslam Altın Çağı'nı şu satırlarla izah etti:
"Altın çağ metaforu bir konunun zirveye ulaştığı ve erişilmesi güç bir noktaya geldiği bir daha tekrarlanmasının oldukça güç olduğu bir dönem kastedilir. İslam'ın altın çağını Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretiyle beraber burada bir İslam devletini kurması, Medine'de bir İslam toplumunun oluşması, bu toplumun eğitilmesi yetiştirilmesi terbiye edilmesi yönetilmesi bütün bunlar İslam altın çağının oluşmasını sağlayan unsurlardır. Burada İslam'ın altın çağından değil İslam medeniyetinin altın çağından söz ediyoruz. İslam medeniyetinin altın çağı Medine'de başlayan bu sürecin 12. Asra kadar hatta arada kesintilere uğrasa da 15. Asra kadar bir muhteşem yüzyıllar topluluğu olduğunu görüyoruz. Hz. Peygamber devri Asr-ı Saadet devri olarak anılır. Mutluluk çağı. Bu çağ insanlık tarihinde eşine az rastlanan bir dönüşümün gerçekleştiği bir dönemdir. Bu dönemi iyi analiz etmemiz gerekir. "
VIDEO
🔴 Prof. Dr. Bekir Karlığa , Peygamber Efendimiz'in (SAV) Medine'de bir Müslüman toplumu inşa etmeye çalıştığını şöyle anlattı:
"Cahiliye döneminden yeni bir toplum hayatına geçiş süreci, Medine'ye geliş süreciyle başlıyor. Hz. Peygamber Medine'ye geldiği zaman tarihi bilgilere göre 10 kişi okuma yazma biliyordu. Arap toplumunda okuma yaygındı ancak yazma yaygın değildi. Hz. Peygamber'in Medine'de ilk yaptığı iş bir toplum inşa etmek oldu. Orada bir Müslüman toplumu inşa etmeye çalıştı. İnşa ettiği Müslüman toplum İslam medeniyetinin altın çağını oluşturacak olan gözde çekirdek toplumdu. Bu çekirdek topluluk sayıları az olmakla beraber Mekke'den gelen muhacirlerle Medine'nin yerli halkı olan ensar arasında birleştirmiş olduğu bir yakınlaşma, kardeşlik bir hayat birliği dediğimiz büyük atılımla işe başlamıştır.
Mekkeliler yarımadanın en medeni toplumuydu. Hz. Peygamber'in (sav) bir hedefi gayesi vardı. Aldığı bir vahiy bir risalet vardı. Bu risaletin gereğini yerine getirmek istiyordu. Bunun için öncelikle burada bir devletin temeli atılıyordu. Yeni bir medeniyetin temel taşları yerlerine yerleştiriliyordu. Burada bir fedakarlık ve vefakarlık unsuru var. Herkes bu yeni düzeni inşa edebilmek için üzerine ne düşerse yapmaya çalışıyor. Çölde deve otlatan Arabistan'da çadırlarda gezen o insanlar, dağınık düzensiz insanlar buraya gelince yeni bir düzene adapte oluyor. Her şeyden evvel burada Mescid-i Nebevi kuruluyor. Bu Mescid-i Nebevi'de günde 5 kere bir araya geliyorlar. Namaz kılınıyor, tesbihat yapılıyor, ardından neler yapılacağını istişare ediyorlar. Peygamber Efendimiz bu insanlara yeni bir ufuk açıyor."
Medeniyetin kökleri: Şehirler
🔴 Prof. Dr. Bekir Karlığa, muhacir ve ensar kardeşliğinin İslam medeniyetinin başlangıç noktası olduğunu vurgulayarak, meseleyi şöyle izah etti:
"Muhacir ensar kardeşliği İslam medeniyetinin başlangıç noktasıdır. Bugün Anadolu'da veya Arabistan'da, Endonezya ve Malezya dünyanın neresine giderseniz gidin Müslüman sizinle sofrasını paylaşır bu muhacir ensar kardeşliğinin İslam medeniyetine vurduğu bir mühür ve damgadır. Müslüman tek başına sofraya oturduğu zaman rahatsız olur. İkram ve paylaşma kültürü ensar ve mhacir arasındaki Hz. Peygamber'in kurduğu kardeşlik anlayasının dine ve medeniyete yansımasıdır. İslam medeniyetinin yayılmasını sağlayan en önemli unsurlardan birisi birlikte yaşama tecrübesini ortaya koymaktır."
🔴 Prof. Dr. Bekir Karlığa,
"Müslümanlar arasında birlik sağlandıktan sonra arkasından Medine'de yaşayan bu insanlar arasında İslam devletinin kuruluşu hızlanmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) sadece bir peygamber değil bir devlet adamı olarak da burada karşımıza çıkıyor. Medine vesikası ile ortaya konulan birlikte yaşama kuralını Müslümanlar hayata geçirmeye ona uymaya devam etmişlerdir." sözleri ile Müslümanların birliğini açıkladı.
🔴 İslam ilim temeli üzerinde yükselen bir mantaliteye sahiptir. İlim öğrenmek ve bu uğurda çaba göstermek daima desteklenmiştir. Prof. Dr. Bekir Karlığa bu hususu,
"Peygamber Efendimiz vahiyden aldığı kurallarla burada medeniyeti kurmuştur. Peygamber Efendimiz bir yandan gelen vahiyleri insanlara anlatıyor bir yandan da bir yandan da yeni bir atılımın kapılarını aralıyor. Bu yeni atılım bilgi devrimidir. Bilim ve bilgi öğrenmeye teşvik ediyor…İlim öğrenmek kadın ve erkek herkese farzdır hadisiyle de kız çocuklarının kuma gömüldüğü günlerden ilimle şereflendirildiği günlere geçiliyor." İlim Çin'de de olsa öğreniniz" hadisiyle de ilimin önemi gösteriliyor. İlim o kadar önemli ki alimlerin mürekkebiyle şehitleri kanı aynı dereceye getiriliyor. Bir insanın canını vermesi ne ise alim de ilim öğrenmek için emek veriyor bilgiye bu şekilde bir teşvik var." cümleleriyle açıkladı.