Arama

Deprem bölgesinde en çok merak edilen dini sorular

6 Şubat'ta gerçekleşen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki Kahramanmaraş depremleri sonucunda ülkemizin ciddi bir kısmı afet bölgesi haline geldi. İnsanlar bu zor durumda dini vecibeleri öğrenmek ve uygulamak için Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'na onlarca soru sordu. Bu soruların içinden en çok merak edilenleri cevaplarıyla beraber sizler için derledik.

  • 14
  • 50

Bedeninde veya bir uzvunda sargı, alçı ya da yara bulunan kimse nasıl abdest alır?

➡ Kırılan veya yaralı olan bir organı yıkamak, yaraya zarar verirse veya yaranın iyileşmesini geciktirecek olursa üzerine bağlı olan alçı veya bez sargıya yahut bir şeyle bağlanan pamuğa abdestte veya gusülde bir defa mesh edilir. Sargı üzerine meshin meşruluğu sünnetle sabittir. Hz. Ali (r.a.) şöyle demiştir: "Bileklerimden biri kırılmıştı. Peygamber'e (s.a.s.) sordum, o da sargıların üzerine mesh etmemi emretti" (İbn Mace, Taharet, 134). Vücudun herhangi bir yerinde kırık, çıkık veya yaradan dolayı sargı bulunduğunda, abdest alırken veya guslederken yaraya zarar vermiyorsa bu sargı çözülerek altı yıkanır ve yaranın üstü mesh edilir. Ancak sargının çözülmesinin zararlı olması halinde çözülmeyip üzerine mesh edilebilir. Sargının üzerine bir defa mesh edilmesi yeterlidir. Yapılan bu mesh ile o uzuv hükmen yıkanmış olur. Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel olmadığı gibi, sargı üzerine meshin belirli bir süresi de yoktur; yara veya kırık iyileşinceye kadar aynı sargı üzerine mesh edilebilir. Zarar vermesi halinde mesh de terk edilir (Kasani, Bedai', 1/13-14). Üzerine mesh ettikten sonra sargının değiştirilmesi veya düşmesi halinde, mesh bozulmaz; iade edilmesi de gerekmez. Ancak, yaranın iyileşmesi halinde, sargı açılmış olsun veya olmasın, mesh bozulur. Sargı veya alçı eğer abdest veya gusül uzuvlarının çoğunluğunu kaplamış ise, abdest almak yerine teyemmüm edilir (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, 1/217, 434, 470 vd.). "Eğer cünüp iseniz iyice (yıkanıp) temizlenin. Eğer hasta veya seferdeyseniz veya tuvaletten gelmişseniz veya kadınlara dokunmuşsanız (cinsel ilişkiye girmişseniz), su da bulamamışsanız temiz bir toprağa yönelip onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin" (Maide, 5/6) ayeti bu tür durumlarda teyemmüm edilebileceğini ifade etmektedir.

  • 15
  • 50

Çizme veya bot üzerine mesh caiz midir?

➡ Ayakları aşık kemikleri ile birlikte mest gibi örten bot, çizme, potin vb. giyecekler de mest hükmündedir. Bu itibarla bir kimse, abdestli olarak giymiş olduğu çizme veya botların üzerine mesh edebilir ve bunları çıkarmadan namaz kılabilir. Ancak botun veya çizmenin üzerinde ya da altında namaza engel bir pislik varsa bunu temizlemesi gerekir (Merğinani, el-Hidaye, 1/201, 202; Mevsıli, el-İhtiyar, 1/92, 93).

  • 16
  • 50

Abdestli iken mestlerin çıkarılıp giyilmesi abdesti bozar mı?

➡ Abdestte ayaklarını yıkadıktan sonra mestlerini giyen kimsenin, bu abdesti devam ettiği sürece mestleri çıkarıp giymesiyle abdesti bozulmaz. Mestlerin üzerine mesh etmek suretiyle abdestini tamamladığı durumlarda ise, daha sonra mestlerini çıkaracak olursa meshi bozulur. Bu durumda sadece ayaklarını yıkayıp mestlerini giymesiyle abdesti devam eder (Merğinani, el-Hidaye, 1/198,199; Mevsıli, el-İhtiyar, 1/90, 95).

  • 17
  • 50

Ulaşım araçlarında farz veya nafile namazlar kılınabilir mi?

➡ Otomobil, otobüs, uçak ve tren gibi ulaşım araçlarında nafile namaz kılmak caiz ise de, normal durumlarda farz namazların kılınması uygun görülmemiştir. Çünkü söz konusu ulaşım araçlarında namaz kılındığı takdirde namazın kıyam, rükû, secde ve istikbal-i kıble gibi farzlarını yerine getirme imkânı yoktur. Nitekim Resulullah (s.a.s.), nafile namaz kılarken, hangi istikamete dönerse dönsün bineği üzerinde namaz kılardı. Farz namaz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek namazını kılardı (Buhari, Salat, 31).

Farz namazlar ise ancak cana ve mala zarar gelme korkusunun bulunduğu hallerde veya yerin çamurlu olması, namaz kılacak uygun bir yerin bulunmaması gibi zaruret durumlarında binek üzerinde kılınabilir. (Kasani, Bedai', 1/108). Günümüzde, otobüs, tren ve uçak ile seyahat edenler, namazlarını ayakta ve kıbleye dönerek kılmaları genellikle mümkün olmadığından, oturdukları yerde ima ile kılabilirler.

Seyahat firmalarının yolcuların dini hassasiyetini gözeterek mola zamanını namaz vakitlerine denk gelecek şekilde düzenlemeleri tavsiye edilir.

Bununla birlikte yolcular, namazlarını yolculuk öncesinde veya sonrasında ya da mola yerlerinde cem ederek de kılabilirler. Cem, yalnızca öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazları arasında olabilir. Öğle ile ikindinin cemi, ikindiyi öğle vaktinde öğle namazından sonra (cem-i takdim) ya da öğleyi ikindi vaktinde ikindi namazının öncesinde kılmak (cem-i tehir) şeklinde yapılabilir. Akşam ile yatsının cemi de yatsıyı akşam vaktinde akşam namazından sonra (cem-i takdim) ya da akşamı yatsı vaktinde yatsı namazından önce kılmak (cem-i tehir) şeklinde yapılabilir. Cem edilecek namazlar ara verilmeksizin peş peşe kılınır. Ayrıca cem-i takdim halinde birinci namaza başlarken, cem-i tehir halinde ise birinci namazın vakti içinde cem yapmaya kalben niyet edilir.

  • 18
  • 50

Seferî sayılma bakımından bulunulan yerleri ifade eden vatan-ı asli, vatan-ı ikamet ve vatan-ı sükna ne demektir?

➡ İslam, namaz ve oruç gibi ibadetlerin eda edilmesinde yolcularla ilgili bazı özel hükümler getirmiştir. Buna göre dinen yolcu (seferî) sayılan kimselerin dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmaları, Ramazan oruçlarını sonradan tutmak üzere erteleyebilmeleri bu özel hükümlerdendir. Dinen yolcu sayılabilmenin iki temel ölçütü vardır. Bunlardan biri mekân, diğeri ise mesafedir. Yolculuk açısından bir kimsenin bulunduğu yer, ya "vatan-ı asli", ya "vatan-ı ikamet", ya da "vatan-ı sükna"dır.

Vatan-ı asli: Asli yerleşim yeri demektir. Bir insanın doğup yaşadığı yer veya çalışmak üzere yerleşip geçimini sağladığı, ev alıp çoluk çocuğu ile yerleştiği yerdir. Kişi burada yolcu olmaz.

Vatan-ı ikamet: Yerleşmek maksadı olmaksızın on beş günden fazla kalmak üzere bulunduğu ve asli vatanından en az doksan km. uzaklıktaki yerdir. Kişi burada da yolculuk hükümleri uygulamaz.

Vatan-ı sükna: Bir kimsenin on beş günden az bir süre kalmak niyetiyle bulunduğu, asli ya da ikamet vatanından en az doksan km uzaklıktaki yerdir (Haddad, el-Cevhera, 1/104). Kişi kaldığı yerde bu durumda ise yolcu sayılır.

Bu hükümler Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebine göre ise seferî sayılabilmek için yaklaşık 90 km bir mesafeye gitme niyeti ile yola çıkılmış olmalı ve gidilen yerde, giriş ve çıkış günleri hariç dört günden az kalınmalıdır. Dört gün ya da daha fazla kalınmaya niyet edilmesi halinde seferîlik hükmü biter (Remli, Nihayetü'l-muhtac, 2/257).

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN