Diyanete sıkça sorulan 60 soru
Müslüman toplumların kültürlerinin şekillenmesinde ve hayat tarzlarının oluşmasında hiç kuşkusuz en önemli etki ve katkıyı Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hadisleri sağlar. Bu nedenle müminler, Kur'an ve sünnet ışığında hareket eder. Peki, bir erkek evli olmayan kız kardeşine bakmakla yükümlü müdür? Koruyucu aile olmanın hükmü nedir? Kişi kendi miras payını başkasına verebilir mi? Kadınlar bayram namazı ile sorumlu mudur? Kişinin mallarını tümüyle vakfetmesi caiz midir? Diyanet'e sık sorulan 60 soru ve 60 cevabı sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 15.06.2020
14:13
Güncelleme Tarihi: 15.06.2020
14:57
Taşınmaz mallar miras kaldığında kız ve erkek evlat bunları eşit olarak mı paylaşırlar?
İslam miras hukukunda mülkiyeti, murise (miras bırakan kişiye) ait malların tamamında, erkek ile kız evlatlar mirası ikili birli paylaşırlar (Nisa, 4/11). B u konuda miras olarak kalan malın taşınır olması ile taşınmaz olması arasında fark yoktur. Mülkiyeti murise ait olmayıp devlete ait olan topraklarda devletin, kamunun maslahatına uygun bir şekilde tasarruf etme yetkisi vardır.
Bu kabilden olarak Osmanlı Devletinde çıkartılan "Arazi ve İntikal Kanunu"nda mülkiyeti devlete ait olan (mirî) arazilerde tasarruf hakkının vefat edenin erkek ve kız çocukları arasında eşit olarak paylaştırılması kanunlaştırılmıştır (Bilmen, Kâmus, V, 399). Cumhuriyetten sonra vatandaşın elindeki topraklar özel mülke dönüştüğünden artık bu topraklar kişinin kendi mülkü olmuştur. Dolayısıyla bunlarda da İslam miras hukuku hükümleri geçerli olur.
Mirasçılar mirastan mahrum edilebilir mi?
Kişi, mirasçısını mirasından mahrum etme hak ve yetkisine sahip değildir. Ancak vârisin murisini öldürmesi, farklı dinlerden olmaları gibi mirasçılığa engel hâller bulunması durumunda mirasçı mirastan mahrum kalır.
(Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 502-504)
Çocuklar anne-babanın gönlünü incitecek, sevgi ve gönül bağını koparacak olan isyan, eziyet ve hakaret gibi olumsuz duygu ve davranışlarda bulunmuşlar veya görevlerini yapmamışlarsa, dinen sorumlu olurlar. Ama bu yanlışlıkları veya görevlerini yapmamaları onların mirastan mahrum bırakılmalarına dinen sebep teşkil etmez. Çünkü İslam'da sorumluluklar bireyseldir. Herkes kendi görevini yapıp-yapmadığının hesabını Allah'a verecektir.
(Necm, 53/38-41)
Ailede anne-baba kendi sorumluluklarını, çocuklar da kendi sorumluluklarını bilerek, ailevî yaşantılarını bir Müslüman'a yakışır şekilde düzenleyip sürdürmek mecburiyetindedirler. Bu itibarla, anne-babanın hangi sebeple olursa olsun çocuklarını mirastan mahrum etmek için evlatlıktan reddetme yetkisi bulunmadığı gibi mirastan mahrum bırakmak için vasiyette bulunması da caiz değildir.
Namazda Fâtiha suresi okunduğunda “âmîn” demenin hükmü nedir?
"Âmîn ", Yüce Allah'ın kabul etmesini temenni amacıyla duanın sonunda söylenen sözdür. Hz. Peygamber (sav), duanın sonunda "âmîn" denilmesini tavsiye etmiştir (Buhârî, Ezan, 111; Müslim, Salât, 72, 74, 75; İbn Mâce, İkâmetu'- Salât, 14).
Hanefî mezhebine göre Fâtiha'nın sonunda "âmîn"in gizli söylenilmesi sünnettir . Bu konuda imam, cemaat ve yalnız başına kılanlar arasında fark yoktur (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, II, 172). Şâfiî mezhebine göre ise "âmîn", açık kıraatli namazlarda açıktan, gizli kıraatli namazlarda gizlice söylenir (Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 139-140).
Namaz nasıl kılınır?
Ruhuna hatim okunması için vasiyette bulunan bir kimsenin vasiyetini yerine getirmek zorunlu mudur?
Kur'an okumak bir ibadettir. Allah'a yakınlık için yapılan ibadetin sevabı yapan kişiye ait olur. Bunun için başkasından ücret almak caiz olmaz. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde, "Kur'an okuyun; fakat Kur'an'ı menfaat aracı yapmayın." (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, XXIV, 288, 295) buyurmuştur.
Ruhuna hatim okunması için vasiyet eden bir kimsenin, vasiyetini yerine getirmek için ücretle hatim okutmak caiz olmadığı gibi; ücretsiz olsa bile yerine getirme mecburiyeti olmadığı için böyle bir vasiyet bağlayıcı değildir.
(İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, IX, 75, 76)
Fikriyat'ın Kur'an-ı Kerim uygulamasında yer alan seçkin hafızlardan mealleri dinlemek için tıklayınız.
Belli bir amaç için vasiyet edilen paranın başka bir amaçla kullanılması caiz midir?
Hac, oruç fidyesi, zekât, sadaka-i fıtır, kefaret gibi Allah'a ait borçlar hakkında yapılan vasiyetlerin varisler tarafından yerine getirilmesi gerekir. Bu amaçla bırakılmış mal başka bir yere harcanamaz.
Vasiyet, dinen meşru olmayan şeyler için yapılmışsa bu vasiyet geçerli olmaz. Gayrimeşru işler için vasiyet edilmiş mallar diğer mallarla birlikte mirasçılara dağıtılır veya mirasçılar isterlerse, bu malı hayır yollarına sarf ederler.
(İbn Âbidin, Reddü'l-muhtâr, X, 336-337)
Vasiyet edenin koyduğu şartlar şâriin koyduğu şartlar gibi kabul edildiğinden, muayyen bir hayır için vasiyet edilen mal, vasiyet edilen yere harcanmalıdır. Ancak malı belirlenen yere harcamak mümkün olmazsa vasiyet edilen amaca en uygun yere sarf edilir.
(İbn Âbidin, Reddü'l-muhtâr, X, 376 vd.)