Hayber'in fethi nasıl gerçekleşti? Hz. Peygamber nasıl zehirlendi?
Hayber, İslam tarihi için önemli bir yere sahipti. Yahudiler sayıca çok olmalarına güvenip Müslümanları savaşa zorladı. Hicretin 7. senesi Muharrem ayı sonlarında gerçekleşen gaza, on dört gün sürdü. Bu savaştan sonra Yahudilerin İslam düşmanlığı bertaraf edildi. Peki, Efendimizin fethin eliyle gerçekleşeceğini söylediği sahabe kimdi? Hz. Peygamber, Hayber Savaşı'ndan önce nasıl dua etti? Yahudiler, Peygamber Efendimizi nasıl zehirlemeye teşebbüs etti?
Giriş Tarihi: 07.07.2020
09:19
Güncelleme Tarihi: 07.07.2021
09:24
Hz. Peygamber'in Medine'den çıktığını haber alan Yahudiler, her gece Müslümanların gelişini telaşla beklemişlerdi. Hz. Peygamber'in oraya vardığı gece, Yahudiler derin bir uykuya daldı, horozları dahi ötmedi.
Enes b. Malik şöyle anlatır: "Resûlullah aleyhisselam bir kavimle çarpışacağı zaman, sabah olmadıkça onlara ansızın baskın yapmaz, ezan sesi işitirse baskın yapmaktan vazgeçer, ezan sesi işitmezse baskın yapardı. Hayber'e geceleyin inmiştik. Resûlullah aleyhisselam orada geceyi geçirdi. Sabah namazını Hayber'in yanı başında, daha karanlık iken kıldık. Sabah olup Hayber'den ezan sesi işitmeyince hayvanına bindi. Bizler de hayvanlarımıza bindik. Ben Ebu Talha'nın terkisine bindim. Giderken, benim dizim Resûlullah aleyhisselamın dizine değmekte idi.
Sabahleyin, Hayber işçileriyle karşılaştık. İşçiler, kaleden çıkıp, araçları, zenbilleri, kovaları ile tarlalarına gidiyorlardı. Resûlullah aleyhisselamla askerlerini görür görmez: İşte Muhammed ve hamîs (askeri birlik)! İşte Muhammed ve Hamîs! Vallahi, Muhammedi İşte Muhammed ve Hamîs!' diyerek bağırıştılar ve hemen arkalarına dönüp kaçtılar.
Resûlullah aleyhisselam, ellerini kaldırdı ve: 'Allahu ekber! Allahu ekber! Harap olup gitti Hayber! Biz düşman bir kavmin yurduna baskın yapıp girdik mi, uyarılmış olan o kâfirlerin hali yaman olur!' buyurdu ve bunu üç kere tekrarladı."
(Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 111, Buhârî, c. 1,s.98)
Sonrasında Hz. Peygamber'in bineğinin çöktüğü yere askerler yerleşti. Menzile karargâhında, Peygamberimiz (sav) için bir mescit yapıldı. Menzile adını taşıyan bu mescitte Efendimiz, teheccüd namazı kıldı.
Yahudiler, Efendimiz ve ordusunu görünce kaleye çekildi. Kuşatma günlerce sürdü. Sahabelerin oldukça yorgun düştüğü, Müslümanların hücumlarının geri püskürtüldüğü sırada Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Yarın sancağı öyle bir yiğide vereceğim ki, Allah ve Allah'ın Resûlü onu sever, o da Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü sever! O, Hayber'i fethetmedikçe, arkasına dönmeyecektir. O, Hayber'i zorla alacaktır! Allah, fethi onun eli ile gerçekleştirecektir. Kendisi düşmandan yüz çevirici, kaçıcı kişi de değildir !"
(İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 349, Vâkıdî, c. 2, s. 653)
Peygamber Efendimizin kendisiyle övündüğü sahabe
Peygamberimizin sancağı verdiği sahabe
Sahabeler, geceyi sancağın kime verileceğini merak ederek geçirdi. Hepsi de kendisine verileceğini ümit etti. O gün için Hz. Ömer şöyle der: "Emirliği o günkü kadar hiçbir zaman arzu etmedim. Beni çağırır ümidiyle Resulullâh'a kendimi göstermeye çalıştım durdum ."
Sabah olduğunda Hz. Peygamber getirilen sancağı eline aldı ve "Bunu, hakkını yerine getirmek üzere, kim alır?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Sa'd b. Ebi Vakkas, Büreyde b. Husayb, Zübeyr b. Avvam gibi neredeyse bütün sahabeler sancağa uzandı.
Efendimiz bir müddet bekledikten sonra: "Ali nerededir?" diye sordu. "Ya Rasûlallah! Onun gözleri ağrıyor!" dediler. Peygamberimiz (sav): "Onu bana çağırınız?" buyurdu. Hz. Ali'yi elinden tutularak Efendimizin huzuruna getirildi. Allah Resulü: "İşte, bununla fetih gerçekleşecek!" buyurdu.
Bastığı yeri dahi göremeyecek halde olan Hz. Ali'nin durumunu görünce Peygamberimiz onun ağrıyan gözlerine okuyarak üfledi. Hz. Ali'nin ağrısı birden geçti. O günü şöyle anlatır: "Resûlullah (sav), gözlerim ağrıdığı ve adam salıp beni getirttiği zaman: 'Ya Rasûlallah! Gözlerim ağrıyor! dedim. Gözlerime puf diyerek püskürdükten sonra: 'Ey Allah'ım! Sıcağın, soğuğun sıkıntısını bundan gider!' diyerek dua etti. O günden beri, sıcaktan da, soğuktan da hiç rahatsız olmadım!"
İslam'ı kabul eden ilk on Müslüman
Allah Resulu, Hz. Ali’ye kılıç kuşattı
Resulullah, Hz. Ali'ye zırh gömlek giydirerek beline Zülfikar kılıcı bağladı. Ak sancağı ona uzatarak şöyle buyurdu: "Al bu sancağı! Allah sana fethi nasip edinceye kadar git, çarpış! Arkana bakınma!"
Biraz ilerledikten sonra Hz. Ali durdu, arkasına dönmeden seslendi:
"Ey Allah'ın Resûlü! Onlarla ne (yapmaları) için savaşayım?"
Efendimiz şöyle buyurdu:
"Onlarla, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehadet getirinceye kadar savaş. Bunu yaptıkları dinin yasaklarını çiğnemedikçe kanlarını ve mallarını senden korumuş olurlar. Asıl hesaplarını görmek ise Allah'a aittir. Acele etmeden, gayet sakin bir şekilde onların yanına var. Önce onları İslam'a dâvet et! Şayet bu dâvetinle bir kişi Müslüman olsa, bu, sana kızıl develer verilmesinden (dünya nimetlerinin en kıymetlilerinden) daha hayırlıdır!"
(Buhârî, Ashâbü'n-Nebî, 9; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe, 32-34; Heysemî, VI, 151)
Hz. Ali, sancağı kalenin dibindeki taşa dikip savaşmaya başladı. Hz. Ali, o gün, Yahudilerin ulu ve namlı kişilerinden sekizini öldürdü.