Arama

Kanaat nedir? İslam'da kanaat etmenin ve azla yetinmenin önemi

Kanaat, kişinin elindekilere razı olma, başkalarının elindekine göz dikmeme olarak tanımlanır. İnsanın sahip olduklarıyla yetinmesinin ve kanaatkâr olmasının kişiyi hırs, tamah, hazlara düşkünlük gibi mal ve dünya tutkusundan uzaklaştırdığı belirtilir. Ayet ve hadislerde insanın doğası gereği dünya hayatında elde edeceklerine yöneldiği; ancak ahiret hayatının kendisi için daha hayırlı olduğunun sık sık altı çizilir. Tasavvuf ehli ise kanaatin ahlaki açıdan güzel bir haslet olmasının yanında, kulu onurlu ve "hür" kılan bir özellik olduğuna dikkat çekmiştir.

Sesli dinlemek için tıklayınız.
  • 7
  • 10
KANAATİN ÜÇ DERECESİ NEDİR?
KANAATİN ÜÇ DERECESİ NEDİR?

🔸 10. yüzyılda yaşayan ahlak ve siyaset alanında eserleri ile bilinen fakih Mâverdî, kanaatin üç derecesinden bahseder.

İlk ve en ileri derecesi: Dünya nimetlerinden hayatın devamına yetecek kadarıyla yetinip başka bir şey istememek.

İkincisi: Kullanıp değerlendirebileceği kadarına sahip olup elinde fazladan kalabilecek şeylere ilgi duymamak.

Üçüncüsü: İmkân ölçüsünde olanları istemek, güçlükle kazanılabilen şeylerin peşinde koşmamak.

🔸 Bununla birlikte Mâverdî de sefalet, yoksulluk ve ülkenin harap olmasına sebep olacak yanlış kanaat anlayışına karşı çıkar.

🔸 Mâverdî, yalnızca zengin olma hırsına kapılanları, arzularını elde etmek için aza kanaat etmeyenleri eleştirir.

🔸 Ancak hem kendisine hem de başkalarına faydalı olma anlayışı ile gerekenden daha fazlasını kazananların takdire layık kimseler olduğunu belirtir.

🔸 Ona göre mal birçok iyiliğe vasıta, dine dayanak ve insanların kaynaşmasına yardımcıdır.

(x) 🔍 Dünya ve ahirette mutluluğa götüren doğru yol: Hidayet

  • 8
  • 10
GAZZÂLÎ İNSAN TABİATI VE KANAATKÂRLIĞA DİKKAT ÇEKER
GAZZÂLÎ İNSAN TABİATI VE KANAATKÂRLIĞA DİKKAT ÇEKER

🔸 Tasavvuf ehli, mala karşı hırslı olmamayı öğütler ve bu durumun ancak beslenme, giyim ve mesken gibi temel ihtiyaçların yeteri kadar karşılanmasıyla mümkün olduğunu ifade eder.

🔸 11. yüzyılda yaşayan ve devrinin en büyük İslam âlimi ve mutasavvıfı olarak tanımlanan Gazzâlî, ihtiyaç sınırını aşan ve daha çoğunu isteyen, gelecek kaygısıyla uzun süre zihnini meşgul edenlere işaret eder.

🔸 Gazzâlî'ye göre bu kimseler, kanaat şerefini kaybeden, tamahkâr ve hırs zilleti ile lekenen kişiler olurlar.

🔸 Bu minvalde "İnsanoğlu iki vadi dolusu altına sahip olsa buna bir üçüncüsünü daha eklemek ister" meâlindeki hadisine* atıfta bulunur.

(x) Müsned, V, 117; Müslim, Zekât, 116, 119

🔸 İnsan tabiatında hırs ve tamahkârlık bulunduğu için ayet ve hadislerde kanaatkârlığın övüldüğünü, insanların aşırı hırstan, talepte ileri gitmekten menedildiğini belirtir.

  • 9
  • 10
HIRS VE TAMAHKÂRLIKTAN NASIL KURTULUNUR?
HIRS VE TAMAHKÂRLIKTAN NASIL KURTULUNUR?

🔸 Gazzâlî, kanaat erdemi kazanabilmek için hırs ve tamahkârlıktan kurtulmak gerektiğini, bunun içinse bazı zihnî ve ahlaki değişimlerden geçmek gerektiğini vurgular:

Harcamaları olabildiğince kısarak zorunlu ihtiyaçları karşılamakla yetinmek.

Allah'ın her canlının rızkını tekeffül ettiği yönündeki vaadine güvenerek gelecekle ilgili kaygı taşımamak.

Asıl zenginliğin kanaatkârlıkta olduğuna, hırs ve tamahkârlığın kişiyi zillete düşüreceğine inanmak.

Zenginliğin bir şeref ölçüsü olmadığını bilmek, fazla malın çeşitli risk ve gailelerinin olacağını düşünmek.

🔸 Bunlarla beraber Gazzâlî, kanaatkârlığın yoksulluk anlamına gelmediğini, kanaat sahiplerinin zengin olmalarının da mümkün olduğuna işaret eder.

🔸 Böyle kimselerin cömertlik göstermeleri ve imkânlarını başkalarıyla paylaşmaları gerektiğini; cömertliğin peygamberlerin erdemlerinden olduğunu vurgular.

(x) 🔍 Hayrı şerden ayırma gücü: Vicdan

  • 10
  • 10
KANAAT İNSANIN KİŞİLİĞİNİ VE ONURUNU KORUR
KANAAT İNSANIN KİŞİLİĞİNİ VE ONURUNU KORUR

🔸 Kanaat ile ilgili yapılan vurgulardan biri de bu özelliğe sahip olmanın ahlaki boyutu yanında insanın kişiliğini ve onurunu koruyan bir özellik olmasıdır.

🔸 Mutlu ve huzurlu yaşamanın bir şartı olarak değerlendirilen kanaat, özgür ve onurlu bir hayat sağlayan özellik olarak görülür.

🔸 Bu konu hakkında 9. yüzyılda müstakil bir eser yazan mutasavvıf İbn Ebü'd-Dünyâ, el-Kanâʿa ve't-taʿaffüf isimli eserin ilk bölümünde kanaate değinir.

🔸 Başkasından bir şey istemenin kötülüğü, bunun engellenmesi ve bu konuda iffetli olmanın gerekliliğini vurgular.

🔸 9. yüzyıl İslam âlimi İbn Kuteybe kanaatkâr olanın onurlu ve özgür bir hayat süreceğini ifade eder.

🔸 Aynı yüzyılda yaşayan muhaddis İbn Hibbân, kanaatkâr kişinin gönlünün huzura, bedeninin rahata kavuşacağını söyler.

🔸 Gazzâlî ise kanaatle yaşayanın hayatı seveceği, hevâ ve hevesi terk edenin hür olacağını belirtir.

🔸 İlk İslam filozofu Ya'kub bin İshak el-Kindî ise ahlâk ve tasavvuf ile ilgili eserlerinin birçoğunda üzüntü ve mutsuzluğun başlıca sebeplerinden birinin kanaatsizlik olduğunu bildirir.

(x) 📌 Rızık: Allah'tan gelen nimet: Helal kazanç neden önemli?

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN