Osmanlı'daki ramazan gelenekleri
Üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu'nda, ramazan ayı her zaman önemli bir yere sahipti. Coşkuyla karşılanan ramazanda iftara gelen misafirlere verilen diş kirasından borçluların borçlarını sildirmeye kadar birçok gelenek vardı. İşte 'Nerde o eski ramazanlar!' dediğimiz Osmanlı'daki ramazan gelenekleri…
Giriş Tarihi: 16.05.2018
11:20
Güncelleme Tarihi: 16.05.2018
12:40
Ramazanda, halkın ibadetlerine daha sıkı sarılması, dini emirleri daha rahat bir şekilde yerine getirebilmesi ve ibadetlerini huzur içerisinde yapabilmesi için uymaları gereken kurallar ile sosyal düzeni bozacak hareket ve tavırlardan kaçınılması gerektiğinin yöneticiler tarafından yazılı olarak halka duyurulmasına tenbihnâmeler yayınlanırdı. Bu tenbihnâmeler de müminlerin namaz vakitlerinde dükkânlarını kapatarak ve kahvehanelerde oturanların sohbetlerini yarıda keserek cemaate katılmaları tembih edilir. Onların dünya ve ahiretlerini kazanmaları ve İslâm'ın nuruyla nurlanmaları istenir. Cemaatle yapılan duaların daha makbul olduğu sıklıkla vurgulanıp halkın beş vakit namazı camide kılması istenir. İnsanların ticaret-i dünyeviyeyi bırakarak ticaret-i uhreviyeyi kazanmaları her daim teşvik edildi.
Osmanlı'da ramazan ayında yiyecek ve eşya fiyatlarının zamlanmamasını devlet kontrol ediyordu. Özellikle gıda maddelerinin ramazan ayı boyunca daha ucuza satılması sağlanıyordu.
Osmanlı döneminde ramazan ayı çok renkli geçerdi. İnsanlar gece yaşarken, gündüzleri dinleniyordu. Sahur vaktine kadar Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi programlar yapılıyor, yetenekli insanlar hünerlerini sergiliyordu. Sahura doğru ortaya çıkan davul ve mani geleneği ramazan boyunca devam ediyordu.
Fakire umut olan sadaka taşları
Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk-iki metre yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı'da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alırdı. Geriye kalanını ise kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.
Osmanlı'da bayramların bilhassa çocuklar için ayrı bir yeri vardır. Bayramlıklarıyla sokakta gezen çocuklara arife çiçeği denilirdi. Osmanlı'dan gelen 'Arife Çiçeği' kavramı; bayramdan birkaç gün önce yapılan alışverişin ardından çocukların sabırsızlanarak giysilerini bayramdan bir gün önce Arife gününde giymesine denirdi.