Siyer ile ilgili bilinmesi gereken 25 kavram
Siyer, Peygamber Efendimizin, doğumundan vefatına kadar hayatını, şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, siyasi ve askeri mücadelelerini konu alan ilim dalıdır. Bu alanda yazılan eserlere siyer-i nebi de denir. Siyer, İslam tarihinin bir parçasıdır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in hükümleri, O'nun yaşayışı, sözleri ve uygulaması ile açıklık kazandı. Bundan dolayı Peygamber Efendimizin hayatını öğrenmek bir bakıma dinimizi öğrenmektir. İşte siyer ile ilgili bilinmesi gereken 25 kavram...
Giriş Tarihi: 20.05.2020
09:34
Güncelleme Tarihi: 20.05.2021
09:51
Muallakat-ı seb'a: Müşrikler döneminde yapılan şiir yarışmalarında 1. gelen 7 şiir Kâbe'nin duvarına asılırdı. Bu 7 şiire ''7 askı'' anlamında bu isim verilmiştir. Araplar arasında en rağbet edilen özellik şiir ve belagat okunmasıydı. Bundan dolayı da o zamanlarda edebiyat pazarları kuruluyordu. Yapılan yarışmalar neticesinde seçilen şiirler altın yaldızla yazdırılarak Kâbe'ye asılıyordu.
Senetü'l hüzün : Miladi 610 yılı hüzün yılıdır. Peygamberimizin eşi Hz. Hatice ve Amcası Ebu Talip vefat etmiştir. Ashab-ı kiram o yıla "Senetü'l-Hüzn" adını vermişlerdi. Peygamberimiz, bir eş olmaktan öte, varlığıyla, dostluğuyla, şefkatiyle ve desteğiyle "melek-sıfat" eşi Hz. Hatice ve kendisini müşriklere karşı himaye eden amcası Ebu Talib'i kaybedişinin hüzün yaralarını saramamışken, bir destek bulmak ümidiyle gittiği Tâif'te muhatap olduğu saygısızca muamelenin acısını da yüreğinde taşıyordu.Böyle tecelli ettiği bir zaman diliminde, bir Receb ayı gecesinde Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ, Vahiy Meleği Cebrâil'i gönderdi ve Miraç hadisesi yaşandı.
Mahzûn Nebî'ye bir teselli
Âliaba : Hz. Muhammed'in ev halkı. Hz. Peygamber'in kızı Hz. Fatıma, damadı Hz. Ali, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin. Hz. Muhammed, bir sabah namazından sonra kızı Hz. Fatıma'yı, damadı Hz. Ali'yi ve torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i abasının içine almıştır. Âliaba ismi, tarihteki bu olaydan sonra kullanılmaya başlamıştır.
Dârülerkam : Mekke döneminde Hz. Peygamber'in, Müslümanlara İslam'ı anlattığı, gelen vahyi tebliğ ettiği, topluca ibadet veya çeşitli görüşmelerin yapıldığı ve İslami eğitimin verildiği Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın evi. Erkam b. Ebi'l-Erkam İslam'ı ilk kabul edenlerdendir. Kendisi, yedinci Müslüman olduğunu söylemiştir. Başta Bedir ve Uhut olmak üzere bütün savaşlara katılmıştır. Hz. Erkam, evini İslam'ın ilk yıllarında Hz. Peygamber'e ve ilk Müslümanlara bir sığınak olarak açmıştır. İslam'a gönül verenler orada toplanıp cemaat hâlinde namaz kılmışlardır. Dinî hükümleri Müslümanlar burada öğrenmişlerdir. Hz. Muhammed, Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra bu evden ayrılmıştır. Yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Müslümanlar arasında Erkam'ın evi hep saygıyla anılmıştır. Daha sonra Hz. Erkam bu evi Müslümanlara vakfetmiştir. Haremişerif'in çevre düzenlemesi sırasında bu ev Harem'in sınırları içerisinde kalmıştır.
Liva-i Hamde: Hz. Peygamberin bayrağı ve sancağı. Peygambere inanan ve onun sünnetlerini eksiksiz olarak yapan kıyamet gününde bu bayrağın altında toplanacaklardır. Livâü'l-hamd terkibi ile İsra suresinde geçen makam-ı mahmûd terkibiyle bağlantı kurulur. Taberî, makam-ı mahmûdun Hz. Peygamber'e kıyamet gününde verilecek geniş alanlı şefaat yetkisinden ibaret olduğunu söyler.
'Livâü'l-hamd'le ilişkilendirilen 'makâm-ı mahmûd' tabiri çeşitli hadis rivayetlerinde geçer. Bunlardan biri de Peygamber Efendimizin ezanı duyan kimsenin okuduğu takdirde şefaatine nâil olacağını söylediği duadır. Bu dua: "Ey mükemmel davetin ve sürekli duanın rabbi olan Allahım! Muhammed'e, kendisini sana yaklaştıran bir vesile ve herkesin mertebesini aşan bir üstünlük lutfet, onu vaad ettiğin makām-ı mahmûda ulaştır"
(Buhârî, "Tefsîr", 17/11; "Eẕân", 8; Ebû Dâvûd, "Ṣalât", 38)