Ahmet Hamdi Tanpınar'ın satır aralarındaki müzik
İnsan ruhunu zenginleştirecek eserler kaleme alan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sanatının ve estetiğinin oluşumunda musikinin çok önemli, işlevsel bir rolü vardı. Onun eserlerinin anahtar kavramlarından biri olan musiki, bir çağrışım aracıydı. Tanpınar romanlarında bir olayı veya durumu betimlemek yerine besteye atıfta bulunurdu. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın satır aralarında yer alan müzikleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 24.01.2020
15:26
Güncelleme Tarihi: 24.01.2020
16:05
SATIR ARALARINDAKİ MÜZİKLER
Huzur romanında Türk musikisinin tartışmasız bir ağırlığı vardır . Eser, insanın bilinçaltındaki âlemin estetik bir anlayışla incelenmesi, bu yapılırken millî kültür meselelerinin ele alınışı ve bunların Tanpınar'ın kendine has üslubuyla işlenmesiyle dikkatleri üzerine çeker.
Nuran ile Mümtaz, Boğaz'ın her yanı için ayrı birer isim takarlar. Mümtaz girdiği bir dükkânda 'nevâkâr'ı duyar. 'Mahur beste ' ise, onun dünyasında önemli bir yer tutar. Bu besteyi, Nuran'dan sık sık dinler. Bütün bunların hepsi aslında Nuran'la özdeşleşir. Nuran gülümsediğinde, Mümtaz'ın zihninde, onunla ve musiki arasında hemen bir çağrışım teşekkül eder.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın romanında yer alan
'son yürük semai' dinlemek için tıklayın.
Bundan sonra ister istemez, evindeki plakları, o Ferahfezâları, Acemaşîranları, Nühüftleri, tesadüf ettiği her şeyi yaldıza, bahar kokusuna boğan, onlara kendi uyanışındaki sıcaklığı geçiren bu gülüşün arasından ve onunla dinleyecekti.
Roman boyunca, okuyucu romanın başkahramanı olan Mümtaz'ın iç dünyasını bütün zenginlikleri ve çelişkileriyle adeta seyreder. Nuran hep alaturka mûsikî parçaları okur. Nuran ve Mümtaz'ın dünyalarında yer alan her şeyde bu müzik kendini hissettirir.
Hayatının her anında Türk musikisi olan Mümtaz, gece Nuran'la yürürken ayın peşrevini, ayın ferahfezâ peşrevini dinler. Gittikleri bir kahveye derûnî-dil, ağaçların sudaki gölgesine 'nühüft beste' adını verirler.
Akşam, geniş mûsikî faslına başlamıştı. Aydınlığın bütün sazları güneşin veda şarkısını söylemeğe hazırlanıyordu. Ve her şey aydınlığın sazıydı. Hatta Nuran'ın yüzü, kahve kaşığı ile oynayan eli bile .
Tanpınar romanda Mümtaz'ın ağzından, zaman zaman eski musikiyle ilgili fikirlerini dile getirir ve millet olarak yaşantımızı etkileme noktasındaki güçlü payından bahseder: "Belki de kollektif bir kaderi yaşıyorum. Asıl düşüncemi ister misiniz? Bizim mûsikîmiz kendi içinde değişene kadar, hayat karşısındaki vaziyetimiz de değişmez sanıyorum. Çünkü onu unutmamız ihtimali yok. O değişene kadar aşk tek talihimiz olacak!"
Mümtaz bir yerde de şöyle der: "Düşün bir kere, Dede gibi bir adamı yetiştirmişsin, Seyyid Nûh, Ebûbekir Ağa, Hâfız Post gibi adamlar gelmiş, muazzam eserler vermişler. Benliğimizin bir tarafı yapılmış. Sen farkında değilsin; ruh açlığı içindesin …"