Eli resim kalbi şiir olan ressam şairler
Bedri Rahmi, İlhan Berk, Cemal Süreya başta olmak üzere şair yönüyle tanıdığımız edebiyatçılarımızın, resim sanatında da eserler verdiğini biliyor muydunuz? Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun vefat yıl dönümünde, eli resim kalbi şair olan edebiyatçılarımızı derledik.
Giriş Tarihi: 21.09.2019
11:59
Güncelleme Tarihi: 26.05.2021
21:11
İkinci Yeni topluluğunun arasında olan İlhan Berk, resme olan ilgisini şöyle dile getirir: "Resim benim dünyam değil. Dünyayı görmeme de engel değil. Resim yapmak beni mutlu ediyor. Hepsi bu. Yazmak ise mutsuzluktur. Kendini mutlu sayan gerçek yazar yazmaz. Benim mutlu olduğum bir tek şey var: Resim yapmak. Miller resim yapmaya 'yeniden âşık olmak.' diyor. Andre Malraux da yazarların mutsuz, ressamların mutlu olduğunu söyler. Ben hiçbir zaman resim yapayım diye oturmadım. Önümde her zaman kâğıtlar olmuştur. Daha doğrusu yürümeyen şiirler. Ayrımına varmadan onlar üzerinde elim gider gelir, çiziktiririm. Beni ilgilendirirse de boyarım. Ya gerçekten yazacak bir şey olmadığında, okumak da beni ilgilendirmiyorsa, gene ayrımına varmadan koca bir kartın alır, çizer boyarım."
1918 yılında Manisa'da doğan İlhan Berk yedi çocuklu, yoksul bir ailenin en küçük çocuğudur. Doğduğu yıllar, kurtuluş mücadelesinin verildiği dönemler olduğu için genel olarak bir yokluk söz konusudur zaten ve bunun etkileri ilerde şairin şiirlerinde görülecektir. İlhan Berk, ilk şiirlerini 1935 yılında Manisa Halkevi'nin dergisi Uyanış'ta yayımlamaya başlar. 19 yaşındayken "Güneşi Yakanların Selâmı" adıyla kitaplaştırdığı bu şiirlerinde "hece vezni" kullanır ve o dönemin şiir anlayışına özgü bir karamsarlık taşır hep. Başlangıçta yazdığı toplumsal içerikli; umut, özgürlük ve eşitlik düşleri gibi temalarla dolu şiirleri, "İkinci Yeni" anlayışını benimsemesi ile birlikte değişime uğrar.
İnsanı, tarihi, doğası, kutsal kitapları, mitolojsi, kentleri ve çağrışımları ile var olmayan, sürrealist bir şiirin izini sürmeye başlar artık. Ressamca şiir yazar, şairce resim yapar İlhan Berk… Resimleri sorulduğunda; "Benim tavrım bir ressam tavrı değil, bir şair tavrı. Şiirle bir ilgi kurmaya kalkarsak, şiir gibi bir 'anlık'tan söz etmeliyim: Bir yaprak düşer gibi düşer bir dize bende; resim de öyle" der.
OKTAY RİFAT HOROZCU (1914 – 1988)
Şiirlerinde devamlı bir başkalığın değişmenin peşinde olan sanatçı, sürekli kendini yeniledi, 48 yıl boyunca şiir yazdı. Orhan Veli ve Melih Cevdet'le birlikte başlattıkları Garip anlayıştan, toplumculuğa, toplumcu anlayıştan bireyselliğe ve gerçeküstücülüğe, daha sonra tekrar toplumculuğa yöneldi.
Oktay Rifat, şiir serüvenini toplumcu gerçekçi, İkinci Yeni ve evrensel değerleri önceleyen bir doğrultuda sürdürdü. Bazı şiirlerinde, halkçı bir tavırla folklordan faydalandığı da görülür. Ona göre şiir, içerik ve dil işidir. Bundan dolayıdır ki onun şiirlerinde aynı muhteva, birbirinden farklı formların içerisinde dile dönüşmüş bir biçimde görülebilir. Lirizm ise Oktay Rifat'ın şiirinin her döneminde bir dip akıntı olarak varlığını korumuştur. Şiirlerinde aşk, yaşama sevinci, özgürlük ve zaman problemi en çok üzerinde durduğu konulardır.