İstanbul'un gerdanındaki inciler: Kadın çeşmeleri
İstanbul, tarihi kayıtlarda dünyada en çok çeşmesi olan şehir olarak geçer. Suyun nakşedilmesinde başta Osmanlı padişahları olmak üzere, hanım sultanlar, padişah kızları, sadrazamlar, paşalar, devlet erkânı ve imkânı olan herkesin katkısı olmuştu. İstanbul'u süslemede gayret gösteren Osmanlı kadınlarının çeşmelerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 13.11.2018
13:43
Güncelleme Tarihi: 13.11.2018
14:59
"Testimin kırıldığı bu yere öyle bir çeşme yapılsın ki, asırlar geçsin, ama çeşmenin suyu bitmesin, sanatı gözden düşmesin. Testisini kıran kızlar bir daha dolduramam diye gözyaşı dökmesin. Suyu bol aksın."
Birinci Mahmud'un annesi olan sultan, üç çeşme ile Alaca Minare Mescidi'ni yeniden yaptırır. 1732-1733'te Azapkapı Çeşme Meydanı'nda yaptırdığı kendi adına taşıyan çeşme ve sebilin ilginç bir de hikâyesi vardır:
Dördüncü Mehmed'in eşi Gülnuş Valide Sultan şehirde gezinti yaparken Saliha Sultan Sebil ve Çeşmesi'nin bulunduğu yerde olan küçük bir çeşmenin başında testisi kırıldığı için ağlayan bir kız çocuğu görür. Sultan kıza para vermek ister ancak küçük kız testisinin kırıldığına değil, su götürmeyi beceremediği için ağladığını söyler. Kızın cevabından etkilenen valide sultan kızı saraya alır, yetiştirir ve oğlu İkinci Mustafa ile evlendirir. Saliha Sultan, hamileliği sırasında başında ağladığı küçük çeşmenin yerine görkemli bir çeşme yaptırmayı arzu eder.
Beş köşeli, mermerden yapılmış çeşme ve sebilden oluşan çeşmenin Tersane Caddesi'ne bakan iki yüzüne birer çeşme, iki cephenin birleştiği yerde de yarım daire şeklinde oturtulan sebil bulunur. Doğu ve Batı'nın süsleme örneklerinin bir arada bulunduğu yapıda hemen hemen boş yer yok gibidir. Bezemelerde vazo içinde çiçekler, tabaklar içinde meyveler vardır.
Uzun bir çeşme kitabesi olan çeşmenin şiiri dönemin tanınmış şairlerinden Seyyid Vehbi'ye hat yazısı ise Eğrikapılı Mehmed Rasih Efendi'ye aittir. Çeşme, Beyoğlu'nda Sokullu Mehmed Paşa Cami arkasında, Şişhane yokuşunun alt tarafında yol kenarında bulunuyor. Prof. Dr. Hatice Aynur, "Saliha Sultan Çeşmesi kadar görkemlisi yoktur. Muhteşem bir yapıdır." der.
KETHÜDA CANFEDA KADIN VE HAZİNEDAR ŞEVKİNİHAL USTA ÇEŞMESİ
Mesleki silsilenin devam ettiğine dair bir örnek olan çeşmeyi ilk yaptıran Canfeda Hatun'dur. Sonraki yıllarda tamirini üstlenen ise Şevkinihal Usta'dır. Çeşmenin yapılış tarihi üzerine net bilgi yok. Kaynaklarda Üçüncü Murad döneminde harem kethüdası ve Nurbanu Valide Sultan'ın cariyesi olan Canfeda Hatun'un ismine rastlanır. Çeşmenin kitabesinde ismi geçen hazinedar ise Birinci Abdülmecid döneminde sarayda görevlidir. 1848'de onarılan çeşme Gedikpaşa Sokağı'nda, Gedikpaşa Camii'nin karşısındadır. Çeşmenin tekkesi, ayna taşı ve cephesi kabartma şekillerle süslüdür.
İki yanda dikdörtgen sütunların yükseldiği çeşmenin üst kısmına güneş motifli rozet içinde Sultan Abdülmecid'in tuğrası bulunur. Tuğranın hemen altına ise yedi satırlık kitabe olan yer alan çeşmenin basık kemerli nişin içindeki ayna taşı hayat ağacı motifi ile bezeli.
Sirkeci'de Hoca Paşa Camii yanında bulunan çeşmeyi yapanın kim olduğu bilinmemekle beraber padişah eşlerinden biri olduğu tahmin edilir. Cephesi baştanbaşa mermer levhalarla kaplı, Rokoko tarzındaki oymalı ayna taşı ve kitabe bulunan çeşmede, yuvarlak bir kemer içinde II. Mahmud'un tuğrası bulunur. Kitabesinde on dört mısralık dize bulunan eser bakımlı ve suyu akan ender çeşmelerden biridir.
SORMAGİR CAMİİ’NDEKİ ABİDE HANIM ÇEŞMESİ
Çeşmenin bahçesinde bulunduğu Hacı Hüseyin Kethüda'dan Sormagir Camii'nin isminin hikâyesi hayli ilginçtir. Rivayete göre cami önünde oturan Hacı Hüseyin Kethüda'ya bir yabancının caminin adını sorması sonrasında aldığı 'Sormagir' cevabı caminin bu isimle anılmasına sebep olmuştur. Çeşmenin kitabesinden anlaşılacağı üzere ilk yaptıranı Hacı Hüseyin ve kızı Safiye Hanım'dır. 1145'te (1732) inşa ettirilen ve Hacı Hüseyin Kethüda'dan Sormagir Camii bahçesinde yer alan çeşme daha sonradan tahribata uğramış olacak ki, ilk bânîlerinin ruhları için Abide Hanım tarafından tamir ettirilmiş.
Çeşme yapı olarak günümüzde bahçesinde bulunduğu caminin alçağında kalmış, merdivenle inilen bir pozisyonda. Tamamen klasik üslupta inşa edilen çeşmenin kilit taşı noktasında bir kabartma göze çarpar. Kenar işlemeleri vazo içerisinde meyveler olan ayna taşı oldukça süslüdür. Sağ ve sol kısımda ikişer ikişer olmak üzere toplamda dört kâse yer almakla birlikte alt ve üst kısımda ise birbirinin içerisinden geçirilmiş motifler yer alır. Ayna taşının lülenin bulunduğu asıl kısmında ise adeta perde motifli bir dalgalı kemer motifi bulunur. Bu motifin hemen altında bir pençe gibi güneş motifine benzetilebilecek bir kabartma dikkatleri çeker.