Madde madde Kafka'nın iç diyalektiğine yolculuk
Hayatın anlamını ararken Kafka'nın temel tecrübesi, yabancı olmak ve varlığın içinde kendine bir yer bulabilme ihtiyacını duymaktı. 'Günlük' eserinde şöyle yazıyor Kafka: "Bir yabancıdan daha yabancı yaşıyorum…" Kafka'yı doğum gününde maddeler halinde yaşamındaki iç diyalektik ile birlikte anıyoruz…
Giriş Tarihi: 03.07.2018
17:30
Güncelleme Tarihi: 03.07.2018
17:47
FRANZ KAFKA'NIN 42 KATMANLI KİNETİK HEYKELİ
Prag'da, insanların uğrak yerlerinden biri olan kalabalık bir alışveriş merkezinin girişine yerleştirilen Franz Kafka büstü , her biri bağımsız olarak hareket edebilen paslanmaz çelikten ve aynalı 42 katmandan oluşuyor. Çalışmaları sanat camiasında tartışmalara sebep olan Çek sanatçı David Cerny tarafından 2014 yılında inşa edilen kinetik heykel tam 45 ton ağırlığında.
CEMAL SÜREYA'DAN KAFKA'YA
Cemal Süreya, Göçebe adlı şiirinde Kafka'yı anmış ve hafızalardan çıkmayacak şekilde işlemiştir:
…
Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri
Ey şiir arayıcısı ey esrik kişi
Şu son dönemecini de aşınca gecenin
Doğacak gün artık gündüze ilişkin değil
Bu ağartı ancak yürekle karşılanabilir
Bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil
Tutsaksan ellerin sıvışır gider zincirlerinden
Ve balyozla vursalar mısralarına
Soylu bir demir sesi yükselir
Soylu büyük ve mavi bir demir sesi
Ellerim gece yatısına çağrılmış
Ve
Telaşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi
Yüzüm giyotine abone
ESERLERİ
BABAYA MEKTUP
Kafka'nın baskın karakterli babasıyla ilişkisi tüm beraberliklerine ve eserlerine bir temel oluşturur. Babasına yazdığı 100 sayfalık Babaya Mektup hiçbir zaman adresine ulaşamayacaktır. Bu mektup, Kafka'nın babasını hem küçümsediğinin hem de ona hayranlık duyduğunun belgesidir. Franz Kafka'nın bütün eserlerinin özünü içinde taşıyan bir başyapıttır. Mektubun sayfaları, psikiyatristlere, pedagoglara, edebiyatçılara ve okurlara daha yıllarca üzerinde tartışılacak ve yeni altbaşlıklar açılmasını sağlayacak betimlemelerle doludur. Bir babaya ya da bir çocuğa sahip olmuş herkesi ilgilendiren bir perspektifle donanmıştır.
"Senin karşında bir parça da olsa direnebilmek için, kısmen de bir tür intikam olarak, çok geçmeden sende farkettiğim küçük, gülünç şeyleri gözlemlemeye, biriktirmeye abartmaya başladım. Sözgelimi senin çoğu zaman yalnızca görünüşte senden üstün olan kişilere kolayca hayran kalmanı ve bunları, diyelim bir imparatorluk müşavirini ya da bunun gibi bir şeyleri durmadan anlatabilmeni diğer taraftan senin, babamın kendi değeri için, böyle değersiz onaylara ihtiyaç duyması ve bunlarla böbürlenmesi üzerdi de beni."
TveK'dan satın almak için tıklayın…
DAVA
1925 yılında kaleme aldığı Dava'da otuz yaşlarında çalışkan ve bekar bir bankacı olan Joseph K.'nin kişisel serüvenini, yaşadıklarını anlatır. Romanın ilk cümlesi oldukça çarpıcıdır. "Biri Joseph K.'ya iftira etmiş olmalıydı; çünkü kötü bir şey yapmamış olmasına karşın bir sabah tutuklandı."
"Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi, o anda izin veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip giremeyeceğini sorar. Belki der bekçi, ama şimdi olmaz. Bekçi her zamanki gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam içeri bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve şöyle der: 'Madem ki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, beni aşarak içeri girmeyi bir dene bakalım. Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salonun girişinde gitgide daha güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren onların görüntüsüne ben bile katlanamıyorum.' Taşralı adam bunca zorluk çıkacağını beklememiştir. Yasanın herkese her zaman açık olduğunu sanmıştır."
TveK'dan satın almak için tıklayın…
ŞATO
Eserlerin çoğundaki K. isimli kahramanların Kafka'yı temsil ettikleri düşünülebilir. Şato romanında K. yabancısı olduğu bir köyde bulunmakta, yine yabancısı olduğu Şato'ya ulaşmak için yabancı kişilerle mücadele etmek durumunda kalmaktadır.
"Gözleri şatoda, yürüdü. Başka bir şeye aldırdığı yoktu. Ama yakınına geldikçe şato kendisini düş kırıklığına uğrattı; çünkü pek yoksul küçük bir kentten başka bir yer değildi burası; köy evleri bir araya gelmiş ve böyle bir kent doğup çıkmıştı. Kentin tek üstünlüğü, belki tüm binaların taştan olmasıydı; ama üzerlerindeki sıva çoktan dökülmüş ve taşlar, görüldüğü gibi, ufalanmaya başlamıştı. Bir an aklı kendi doğup büyüdüğü kente gider gibi oldu K.'nın; bu sözüm ona şatodan pek aşağı kalır yanı yoktu. Başka bir şey için değil de yalnız burasını görmek için geleydi, o uzun yolculuğa yazık etmiş, hanidir ayak atmadığı eski baba ocağını gidip dolaşmakla daha akıllıca bir iş yapmış sayılırdı."
TveK'dan satın almak için tıklayın…