Kemal Sayar’ın insan ruhunu çözümlediği eseri: Ruh Hali
İnsanlar arasındaki iletişimin azaldığı, maddiyatın ve materyalizmin ön plana çıktığı çağımızda, ruhsal hastalıklar ve problemler toplumun hemen her sınıfında baş gösteriyor. Problemlerini çözme arayışındaki insanlar psikologlara, ilaçlara ve kişisel gelişim kitaplarına başvururken ne yazık ki yeterli zamanda kısa ve etkileyici çözümlere ulaşamıyorlar. Kemal Sayar'ın "Ruh Hali" kitabı ise tüm bu sorunları ele alan, karanlıkta kalmış alanlara ışık tutan, Türkiye'de ruh sağlığı alanındaki yerli kaynak açığını giderecek mütevazi bir eser mesabesinde. Sizler için Kemal Sayar'ın insana seslendiği "Ruh Hali" eserinden birbirinden güzel ve izah edici alıntıları bir araya getirdik.
Giriş Tarihi: 19.05.2022
12:31
Güncelleme Tarihi: 13.10.2022
16:12
"Depresyonun statü ya da iyi bir gelecekle birebir ilişkisi yoktur. Önemli olan, depresyonun insanın zayıflığından kaynaklanmadığını bilmektir. Kimi insanlar çok yanlış bir biçimde depresyonu "karakter zaafı" olarak görürler. Oysa bu ruhsal durum rütbe, makam, servet ayırt etmeden her insanı etkileyebilir.
Depresyon bazen idealler ve gerçekler arasındaki uçurumdan kaynaklanır. Kendimiz için belirlediğimiz hedefler gerçeklerle uyumsuz ise ne kadar denersek deneyelim onlara ulaşamayız. O zaman da kendimizi hırpalamaya başlarız."
Kemal Sayar
Hamdullah Hamdi'nin "Leyla ile Mecnun" mesnevisi
"İnsanlar genellikle depresyonun sadece çökkün bir ruh hali ile gittiğini düşünürler -ki bu da depresyonun bir parçasıdır. Depresyonun en önemli parçası "keyif alma" kapasitesinin kaybıdır. Hayat boş görünür, yaşamak zevksizdir. Olumlu duygular hissetme kabiliyetimiz azalır, buna karşın olumsuz duygularımızın, özellikle kızgınlık ve öfke gibi duygularımızın şiddeti artar. Açıklayamadığımız alınganlıklar, tahammülsüzlükler, içerlemeler ve öfke açığa çıkar.
Sinirlilik ve huzursuzluktan dolayı çocuklarımıza ve akrabalarımıza ters davranıp onları kırabiliriz. Daha sonra bundan dolayı suçluluk hissederiz ve bu bizi daha da fazla depresyona sokar. Depresyonun bilinen diğer belirtileri huzursuzluk ve korkudur. Depresyonda olduğumuzda dayanıksızlaşırız. Her zaman kolaylıkla yaptığımız işler gözümüze korkutucu gelmeye başlar ve neden böyle olduğunu anlayamayız."
Kemal Sayar
"Kendimizi daima tenkit ederek ve kusur bulmaya çalışarak yargılarız. Başkalarının yaşadıklarını ise çok daha insaflı ve makul biçimde değerlendiririz. Düşünün ki, yakın bir arkadaşınız depresyon için psikoterapi görüyor ve bu tedavi onun için çok yararlı. Böyle bir durumda arkadaşınıza ne söylersiniz? "Psikoterapi görmek, senin ne kadar güçsüz ve nevrotik olduğunu gösteriyor. Onun yerine ilaç tedavisi almalısın. Yaptığı şey utanç verici" der miydiniz? Eğer arkadaşınızın durumunu böyle değerlendirmeyecekseniz kendinize neden bu mesajı veriyorsunuz? Çifte standart tekniğinin özü budur.
Yanlış inanç 11: "Benim problemlerim gerçek, bu yüzden psikoterapi bana yardım edemez.""
Kemal Sayar
Rasim Özdenören'in edebiyata bakışı: Ruhun Malzemeleri
"Fobi, belirli durumlar karşısında bazı kişilerin kapıldığı baskılı, endişeli, mantık dışı korku olarak tanımlanır. Bir nesneden veya bir durumdan, örneğin yükseklikten, bir yerde kapalı kalmaktan, fırtınadan, sisten vs. aşırı derecede korku ile karakterize edilebilen bir durumdur. Fobilerin bir kısmı normal insanlara anlaşılabilir gelse de, bazıları anlamsız ve gülünç bulunabilir. Örneğin bir insanın rüzgârdan, sisten korkmasını tuhaf bulabiliriz.
Fobiler çoğu zaman, bize kendimizi çok kötü hissettiren geçmiş yaşantılarla ortaya çıkar. Yukarıda sisten korkma örneğini vermiştik, sisli bir günde başımıza çok kötü bir olay gelmiş olabilir. Birdenbire beynimize aslında bizi korkutanın söz konusu olay değil de sis olduğu yazılır ve o andan itibaren sisten korkmaya başlarız. Çünkü insan zihni olumsuz bir hadise yaşadığı zaman, onu hemen o ortamla ilişkilendirmeye meyillidir. Fobiler sıklıkla "olumsuz şartlanma" dediğimiz bu ilişkilendirme özelliğiyle ortaya çıkar."
Kemal Sayar
"Bazen insanların önünde herhangi bir faaliyette bulunmaktan çok çekiniriz. Başkalarının da bulunduğu ortamlarda konuşurken, yemek yerken, hatta yazı yazarken bütün dikkatin bizim üzerimizde odaklanacağını düşünürüz. Bu korkunun ortaya çıkması için illa ki bir performans göstermemiz gerekmeyebilir. Bazen hiç tanımadığımız insanlarla dolu bir ortama girdiğimizde "Acaba kendimi küçük düşürecek, diğer insanların bana 'Bu adam aptal mıdır nedir?' diye bakmasına yol açacak bir hareket yapar mıyım? Başka insanlar daha sonra benimle dalga geçerler mi?" diye korkarız. Otorite saydığımız, bizi yargılayabileceğini düşündüğümüz insanların karşısında, duyduğumuz tedirginlik daha da artar. İşte bu durum, "sosyal fobi" dediğimiz toplumsal ortamlarda duyulan korkudur.
Çok yaygın bir korku olan sosyal fobi pek çoğumuzu etkiler. Yani hemen hemen hepimiz bazı sosyal fobik özellikler gösterebilir, yeni bir ortama girdiğimizde heyecan ve endişe duyabiliriz. Bu doğaldır ama eğer mesleki hayatımız etkilenmeye başlamışsa, örneğin öğrenciysek öğretmen tahtaya kaldıracak diye kalbimiz küt küt atıyorsa ve derse girmekten kaçınıyorsak ortada ciddi bir sorun var demektir."
Kemal Sayar
Sadettin Ökten'in dilinden sanat, gelenek ve medeniyet