Şiiri sinemanın merkezine yerleştiren filmler
Hayatın her alanında olduğu gibi sinemada da yerini alan şiir, izleyiciyi farklı dünyalara götüren bir kapı niteliği taşır. Şiirin, sinemada somut olarak yer aldığı birçok yapım mevcuttur. Şiirsel sinema dediğimiz bu yapımlarda ilk olarak akla gelenler Andrey Tarkovski, Abbas Kiarostami gibi önemli yönetmenlerdir. Sizler için uzun planlar, sakin bir dil ve soyut anlatımlar ile ön plana çıkan, şiiri sinemanın merkezine yerleştiren yapımları listeledik.
Giriş Tarihi: 28.01.2019
17:31
Güncelleme Tarihi: 28.01.2019
17:41
SONSUZ ÇÖL – WALKABOUT (1971, NICHOLAS ROEG)
Filmde, Avustralya'nın ıssız çöllerinden birinde mahsur kalan genç bir kız ve onun küçük erkek kardeşinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan, gelenekleri gereği kabilesinden bir süreliğine uzaklaştırılarak tabiatın koynuna 'gezinti'ye (walkabout) gönderilmiş bir Aborjin gencinden yardım görmeleri anlatılmaktadır. Filmin özgün adı da bu Aborjin geleneğinden kaynaklanır.
DAMNATION (1988, BELA TARR)
Usta Macar sinemacı Béla Tarr'ın yönettiği önemli filmlerden olan "Kárhozat/Damnation"ın başrollerinde Miklos Szekely ve Vali Kerekes yer almaktadır. Macaristan'da küçük ve sıradan bir yerleşim yerinde yaşayan yalnız, çaresiz ve cesaretsiz bir adam olan Karrer'a para karşılığında bir adrese teslim etmesi için bir paket verilir. Fakat Karrer, "Titanic Bar "da sürekli dinlemeye gittiği şarkıcı kadına çoktan âşık olmuştur ve görev için şehirden ayrılmak istememektedir. Görevi, âşık olduğu şarkıcı kadının kocasına verip onu uzaklaştırmak ister çünkü tek isteği kadınla biraz daha vakit geçirebilmektir. Tarr'ın diğer filmleri gibi "siyah-beyaz"ın, "yağmurlar"ın, "çamurlar"ın ve "ritmik şiirselliğin" ön planda olduğu film, Tarr sinemasının en özel işlerinden biri olduğunu Cannes Film Festivali'nde aldığı "Foreign Cineaste of The Year" ödülüyle kanıtlamıştır.
BEAU TRAVAIL (1999, CLAIRE DENIS)
Fransız Yabancı Lejyon eski subayı Galoup, Djibouti Körfezi'nde askerlere liderlik ederken yaşadığı güzel günleri hatırlar. O zamanlar sert bir mizaca sahiptir, fakat mutludur. Ta ki ümit verici genç acemi asker Sentain'la karşılaşıp kıskançlığın ağına düşene kadar. Galoup hayranı olduğu, ama onu görmezden gelen komutanının Staine'e verdiği dikkatini durdurması gerektiğine inanır. Bunun için savaş verirken sonunda kıskançlığı Sentain ve kendinin sonunu hazırlar. Fransız sinemasının kadın yönetmenlerinden Claire Denis, filmi müzik ve dansla harmanlayarak izleyicilere şiirsel bir görsellik yaşatıyor.
LEVIATHAN (2012, LUCIEN CASTAING-TAYLOR, VERENA PARAVEL)
Leviathan, Kuzey Atlantik'tin uçsuz bucaksız sularında dile gelen ve balıkçılık üzerinden anlatılan, insanlık ve doğa üzerine deneysel bir belgesel görünümünde. Balıkçılık ticaretinin işleme aşamalarını bir gemi içerisindeki balıkçılar ve sudaki balıklar üzerinden anlatan belgesel, seyircisine daha önce tanık olmadığı bir bakış açısı ve ayrıksı bir görsellik vaadediyor. Capcanlı renkler ve karanlık derinler arasında süzülen kamera, sadece olan biteni beyazperdeye yansıtırken; belgesel içerisindeki hikâyeye ne bir röportaj ne de bir anlatıcı eşlik ediyor. Bu haliyle de benzeri pek görülmemiş bir deneyime dönüşüyor.