Abdülhamid'in İstanbul'a miras bıraktığı 5 cami
Sultan II. Abdülhamid, payitahtın dört bir yanında yeni eserler yaptırdı ve eski eserleri ihya etti. Usta bir marangoz olduğu bilinen Sultan II. Abdülhamid'in Yıldız Hamidiye Camii'ndeki mahfil kafesleri ile dört büyük halife levhalarını sarayın marangozhanesinde bizzat kendisinin imal ettiğini biliyor muydunuz? Ya da Evliya Çelebi'nin, Seyahatname isimli eserinde o dönem İstanbul'unun tamamının net görüldüğü için Cihangir Camii'ye Cihannüma ismini verdiğini? Sizler için, Abdülhamid'in İstanbul'a miras bıraktığı 5 camiyi derledik.
Giriş Tarihi: 26.04.2019
14:56
Güncelleme Tarihi: 20.05.2019
12:59
Beyoğlu'nda bulunan semte ismini vermiş, Tarihi Yarımada'yı en güzel gören tepelerden birine inşa edilen Cihangir Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından oğlu Şehzade Cihangir adına Mimar Sinan'a yaptırılmıştı.
1559 tarihinde inşa edilen cami, deprem ve yangınlardan etkilenmiş ve büyük zarar görmüştür. 1874 yılında çıkan yangında büyük zarar gören eser, tek minareli kare planlı küçük bir camii idi. Lakin Sultan II. Abdülhamid Han, 1889 tarihinde camiyi adeta yeniden inşa ettirerek farklı bir mimari stille günümüze kadar ulaşan eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
1559 yılında yapılan ilk cami, o dönemde bölgede cemaat sayısı az olması sebebiyle küçük ölçekte inşa edilmiştir. Cihangir Camii'nde dolayı bölge zamanla Cihangir olarak isimlendirmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde Fındıklı bölgesinde dik merdivenlerle çıkılan ve o dönem İstanbul'unun tamamının net görüldüğü bu camiye Cihannüma ismini verir.
1889 yılında yaptırılan ve bölge topografyasıyla uyumlu olan yapı, kare planlı tek merkezi kubbeli ve çift minarelidir. Sultan II. Abdülhamid Han tarafından adeta baştan yaptırılan camiye ikinci bir minare ilave edilerek, padişaha ait bir yapı olduğu vurgulanmıştır. Tek kubbeli bir mimari sitil kullanılarak, önceki yüzyıllarda kullanılan yarım kubbe ve çeyrek kubbelerden vazgeçilmiştir. Harimdeki dört sütun ile merkezi kubbe güçlendirilmiş, ana kubbe böylelikle rahatlatılmıştır.
Ana kemerler ana taşıyıcı olduklarından dolayı yan duvarlarda geniş pencereler kullanılmak suretiyle iç mekân aydınlık bir hale getirilmiştir. Kubbe ve pandantifler kuşun kaplı olup, caminin merkezi kubbesinin çapı 14 metredir. Dik bir yamaçta inşa edilen caminin avlusu çok dardır ve avludan sokağa iki farklı çıkış bulunmaktadır.
1889 yılında yapılan cami, gerek planlaması gerekse de süslemeleriyle ölçülü bir eserdir. Cami içerisinde yer alan kalem işi süslemeler, devrinin özelliklerini yansıtan ve göz kamaştıran yapıdadır. Caminin harim kısmında yer alan, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Hattat Sami Efendi gibi hattatların 1868-1890 yılları arasında yazmış olduğu 39 levha, camiye ayrı bir değer katmaktadır.