Büyük hesaplaşma Haçlılarla başladı
Her fırsatta Türk düşmanlığı yapan Avrupa, en son Barış Pınarı Harekatı'nda teröristlere kol kanat gerdi. Aynı Avrupa, 924 yıl önce Papa öncülüğünde Haçlı ordusuyla Türklerin karşısına çıktı. Ancak bugün olduğu gibi Türkleri her seferinde dimdik karşısında gördü.
Tarihçi-yazar Erhan Afyoncu'nun köşesinde kaleme aldığı, "Türk milletinin Anadolu'da 1000 yıldır her felaketi büyük fedakârlıklarla savuşturup, insanlığın umudu olmaya devam ettiği" yazı dizisini alıntıladık.
Giriş Tarihi: 29.10.2019
11:44
Güncelleme Tarihi: 29.10.2019
12:26
Osmanlı donanması Toulon'da.
Alman filozof Leibniz 1672'de XIV. Louis'ye Osmanlı İmparatorluğu'nu yoketmek için bir plan sundu. XIV. Louis, bu planla Doğu Roma İmparatorluğu'nu Fransa Kralı güdümünde yeniden kurup, Türkler'i Asya'ya gönderme fantezisi içine girdi.
XIV. Louis, 1685'te, Osmanlı İmparatorluğu Viyana bozgunuyla uğraşırken Türkiye'ye Fravier d'Ortieres başkanlığında ticari bir misyon kılığında mühendislerden oluşan askeri keşif heyetleri gönderdi. Osmanlı kıyılarının, Mısır'ın, Kıbrıs'ın, Ege Adaları'nın, Çanakkale Boğazı'nın ve İstanbul'un resim ve planlarını yaptırttı.
Plana göre ya doğrudan doğruya İstanbul'u hücum edilerek başkent işgal edilecek veya Mısır işgal edilerek İstanbul iaşesiz bırakılacaktı. Ancak Avrupa'daki siyasi gelişmeler ve bu işin öyle kolay olmayacağının anlaşılması üzerine XIV. Louis'in planları fantezi olmaktan öteye gidemedi.
FRANSIZ ELÇİSİNİN DÜŞMANLA İŞBİRLİĞİ
Fransızlar'ın yaptığı Kal'a-i Sultanî planı.
Fransa, "Güneş Kral" lakaplı hükümdarları 14. Louis zamanında Girit'te Osmanlılar'a karşı savaşan Venedikliler'e yardım gönderdi. Fransa'nın görünürde Osmanlı Devleti ile dost olmasına rağmen gizliden gizliye Venedik'e yardım ettiği Osmanlı yönetimi tarafından öğrenildi. Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa hem La Haye'in kendisine daha önce yaptığı bir saygısızlığın hem de Venedik'e gizlice gönderilen yardımların hesabını sormak için fırsat kolluyordu ve aradığı fırsat hiç beklemediği bir zamanda sadrazamın ayağına geldi. 1658'de Girit'teki savaşta Venedik hizmetinde bulunmuş Vertamont adlı Fransız asker Köprülü'ye işbirliğinin belgelerini getirdi.
Bu gelişme üzerine Fransız elçi ve oğlu zindana atıldı. Bu sırada Köprülü Mehmed Paşa, ordunun başında Erdel seferine çıktı ve o geri dönene kadar elçi ile oğlu zindanda bekletildiler. Sadrazam muzaffer bir şekilde Erdel seferinden Edirne'ye döndüğünde La Haye ve oğlunu serbest bırakılması için ricacılar geldiler. Sadrazam, "Hay Allah! Onlar hâlâ buradalar mı" diyerek istihzalı bir cevap verdi ve serbest bırakılmalarını emretti. Fransa'ya gönderdiği bir çavuşla her ikisini de uygunsuz hareket ettikleri gerekçesiyle şikâyet etti ve La Haye'in elçilikten alınmasını sağladı. Elçilikten alınan La Haye birkaç gün daha Yedikule zindanlarında bekletildi. Çünkü İstanbul'u terkedeceği günlerde bir Fransız gemisi yasak olmasına rağmen Türk malları ile şehirden ayrılmıştı ve bunun cezası La Haye'e kesildi. Sabık elçi Yedikule'den ancak para cezası ödeyerek kurtulabildi ve 1660'da Fransa'ya döndü.
5- AVRUPA’NIN KORKUSU YENİLMEZ TÜRKLER
Avrupalılar Haçlı seferlerinde arka arkaya mağlup olunca "Yenilmez Türk" efsanesi doğdu. 1571'de İnebahtı'da galip gelince, savaşı meleklerin yardımıyla kazandıklarına inandılar
İstanbul'un fethinin ardından Avrupa'da yeni bir Haçlı seferi düzenleme fikri hakim olmuştu. Papalar heyecanla Hristiyan birliği kurmaya çalışmışlarsa da, bir sonuca varamamışlardı. Avrupalılar Türklere karşı Haçlı seferi düzenlenmesiyle ilgili yüzlerce teşebbüs olmuştur ki, bu yüzden Haçlı seferi düzenleyeceğiz diye papayı bile kandırıp para sızdıranlar bile olmuştu. Türklerin ardı ardına kazandığı başarılardan dolayı ortaya çıkan "Yenilmez Türk" imajı, ilk olarak 1565'te Malta kuşatmasında başarısız olunmasıyla sarsıldı.
HAÇLI İTTİFAKI
Osmanlıların 1569'da Kıbrıs üzerine yürüyeceği anlaşılınca adanın hakimi olan Venedik, Papalık başta olmak üzere Avrupa'daki diğer devletlerden yardım talep etti. Osmanlılar'ın Avrupa'da ilerleyişleri karşısında birçok defa bu tür Haçlı ittifakı kurulmak istenmişse de başarılı olamamıştı. Mayıs 1570'te papanın Venedikliler'e yardım edeceği haberi Avrupa'da yayıldı. Papa V. Pius, Avrupa'daki hükümdarları Hristiyanlık adına görevlerini yerine getirmeye çağırdı ve Papalık kuvvetlerini hazırlattı. Daha önce 1538'de Preveze Savaşı'nda kurulan ittifak canlanıyordu. Türklere karşı kurulan orduya Venedik ve Papalık'ın yanısıra, İspanya da katılacaktı. Bu defa, ittifaka Fransa'nın da katılması bekleniyordu. Ayrıca Portekiz, hatta Lehistan'ın da desteği bekleniyordu. Ancak kâğıt üzerinde oluşturulan ittifakın hayata geçirilmesi oldukça zordu. 1570 yazında Osmanlılar Kıbrıs'ı fethederken, Venedik hiçbir yerden yardım alamadı. Papa'nın gönderdiği kardinaller, Venedik ve İspanya Kralı'nın elçileriyle görüşmeleri bir türlü bitirememişlerdi. 1570 yılı bittiğinde hâlâ Haçlı ittifakı oluşturulamamıştı. Hatta Kıbrıs'ın büyük bir bölümünü kaybeden Venedik, Osmanlı İmparatorluğu ile el altından barış görüşmelerini yürütüyordu.
Fakat 1571 Nisan'ında Venedik, Türklerle barış yapmaktan vazgeçti. Bunun üzerine hızlanan görüşmeler sonucunda, 25 Mayıs 1571'de Haçlı İttifakı kuruldu. Ancak ittifak, başta düşünüldüğü kadar geniş olmamış, birliğe sadece Papalık, İspanya ve Venedik katılmıştı. Haçlı İttifakı, İspanya'nın onayının gelmesi beklenmeden 2 Temmuz'da ilan edildi. El ilânları ve dini törenlerle antlaşma her yere duyuruldu. Hristiyanlar, ezeli düşmanları Türkler'e karşı sonunda harekete geçmişlerdi. Osmanlı donanması 7 Ekim 1571'de Haçlı donanmasıyla karşılaştı. Haçlılar gemi ve ateşli silah üstünlüğü, tecrübeli kaptanları ve Osmanlı donanma komutanının hataları sayesinde savaşı kazandılar. Savaşı Tanrı'nın, Hz. İsa'nın, meleklerin ve azizlerin yardımıyla kazandıklarına inandılar. 7 Ekim 1571, başta Venedik olmak üzere birçok Hristiyan ülkesinde bayram günü olarak ilan edildi. İtalya'da bu zafer büyük törenlerle kutlandı. Zafer anısına heykeller ve resimler yapıldı. Hristiyan Dünyası, güç birliği ve sağlam bir iradeyle Osmanlılar'ın yüzyıllardır korku salan gücünün engellenebileceğini anladı. Yenilmez denilen Türk yenilmiş, Osmanlı'nın yenilmezlik efsanesi bitmişti. İstanbul'un fethinden sonra bir türlü durdurulamayan Osmanlı İmparatorluğu'na ilk defa büyük bir darbe vurulmuştu. İnebahtı'nın galipleri, muharebede ele geçirdikleri Türk silahlarını, bayraklarını ve eşyalarını Venedik, Roma, Cenova ve Madrit'te sokak ve dükkânlarda sergilediler. "Türkler'e karşı Tanrı'nın yardımıyla kazanılan büyük zaferin anısına" yazısını taşıyan paralar bastırıldı. Ressamlar, İnebahtı Deniz Muharebesi'nin birçok tablosunu yaptılar. Avrupa'daki kilise ve saraylar, "İnebahtı" resimleri ve freskleriyle süslendi. Tablolarda Tanrı'nın ve meleklerin Hristiyanlar'a yardımı resmedildi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MESUT VE MUZAFFER OLACAKTIR
Avrupa, Sevr Antlaşması'yla Şark Meselesi'ne son noktayı koyduğunu düşündü. Türk milleti Atatürk'ün liderliğinde kendine biçilen kefeni kabul etmedi ve Mili Mücadele başladı. Çok büyük zorluklara rağmen lideriyle birleşen milletimiz bitmeyen hesaplaşmada Batı'ya son noktayı koydurtmadı. Milli Mücadele'nin başarıya ulaşmasından sonra hükümet şekli tartışılmaya başlamıştı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet kabul edildi. Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'le ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının ardından Meclis kürsüsünden milletvekillerine hitap etmiş, konuşmasını "Milletin teveccühünü daima dayanak kabul ederek hep beraber ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut ve muzaffer olacaktır" diye bitirmişti. Türkiye Cumhuriyeti, 96 yıllık hayatında bütün zorluklara rağmen mücadele ederek dimdik ayakta durmaya devam ediyor.
Erhan Afyoncu / Sabah