Çin’de İslam’ın asırlık öyküsü
İslam öncesinde kurulan deniz yolu temaslarının tabii bir neticesi olarak İslam'ın Çin'deki varlığı, artarak yükseldi. Bugün İslam, Çin'deki çoğu etnik grup arasında benimsenmiş durumda. Osmanlı Devleti de Çin ile siyasi ilişkiler kurdu. Bu etkileşimler, Sultan Abdülhamid 'in İttihad-ı İslam politikası çerçevesinde gelişti. Çin'deki Müslüman topluluk, hicri birinci yüzyıldan günümüze kadar, 1350 yıl boyunca kesintisiz varlığını sürdürdü.
Giriş Tarihi: 21.01.2020
16:06
Güncelleme Tarihi: 21.01.2022
10:11
Talas Savaşı dünya kültür tarihi bakımından da büyük gelişmelere zemin hazırlamıştır. Savaş sırasında Müslümanların eline esir düşen bazı Çinliler vasıtasıyla Batı Türkistan bölgesinde ilk defa kâğıt yapımına başlanmıştır. Müslümanlar dini faaliyetlerinin merkezi olarak camiler inşa ettiler. Böylece İslam'ın Çinliler arasında 14. yüzyıla kadar hızla yayılması için sağlam bir temel atılmış oldu.
Huang Ch'ao ve Tien Shen-Kung isyanı Çin'de İslâmiyet'in gelişmesini olumsuz etkiledi. Müslümanlar Ma, P'u, Ting, Hai ve Sa gibi Çin isimleri alarak kendilerini katliamdan koruma yoluna gitti. Müslümanlığın özelliklerini kaybederek hızla Çinlileşmelerine sebep olmuştur.
Bu dönemde Çin ile İslâm ülkeleri arasında karşılıklı kültürel temaslar da büyük ölçüde hızlandırılmıştır. Talas Savaşı'nda esir düşen Çinli ustalar sayesinde kâğıt imalât tekniği kısa sürede İslam dünyasına da yayılmış ve Ortaçağ'da İslami ilimlerin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Müslüman ülkelerde her zaman büyük takdir gören Çin porselenleri daima önemli bir kültür taşıyıcısı olmuştur.
Sultan Abdülhamid'in İttihad-ı İslam siyaseti
Osmanlı Devleti de Çin ile siyasi ilişkiler kurdu. Bu etkileşimler Sultan II. Abdülhamid 'in İttihad-ı İslam siyaseti çerçevesinde gelişti. İslam birliği siyaseti çerçevesinde Sultan Abdülhamid Çin'e zaman zaman heyetler ve temsilciler göndererek oradaki Müslümanları Osmanlı hilafetine bağlamaya çalıştı.
Pekin'e gönderilen Serezli Ali Rızâ Efendi ve Bursalı Hâfız Hasan Efendi, 1907-1908 yıllarında burada tesis ettikleri Osmanlı Mektebi'nde (Dârü'l-ulûmi'l-Hamîdiyye ) yüzü aşkın Müslüman talebeyi okuttular. O dönemde İslam birliği çerçevesinde Çin ile İslam ülkeleri arasında başlayan münasebetler uzun süre devam etti. 1910'larda her yıl 200 kadar Çinlinin hacca gittiği bilinir.
Bugün Çin'de yaşayan elli beş etnik gruptan 10'u Müslüman olup bunlardan Uygurlar, Kazaklar, Tatarlar, Özbekler, Kırgızlar, Salarlar ile Doğu Türkistan ve Chinghai bölgelerinde yaşayanlar Türk'tür. Çin'deki Müslüman topluluk hicrî I. yüzyıldan günümüze kadar 1350 yıl boyunca hiç kesintisiz varlığını sürdürmüştür.
Sultan Abdülhamid'in Pekin'de kurduğu üniversite
Dünyanın en eski ve en canlı ticaret yollarından biri olan İpek Yolu'nun iki ucunda yer alan Türkiye ile Çin ilişkileri oldukça eskiye dayanır. Çin'de Osmanlı Devleti'nin siyasi faaliyetlerinin bir neticesi olarak kültürel faaliyetler de önem kazanmıştı. Bu kültürel faaliyetler içinde en müstesna yeri, 1908 yılında açılan ve kapısında Osmanlı bayrağı dalgalanan Pekin "Darü'l Ulumi'l Hamidiyye" medresesi yani Pekin Hamidiyye Üniversitesi aldı.
Sultan II. Abdülhamid'in "Dünya Müslümanlarını tek çatı altında birleştirme politikası" birçok ülkede tesirini gösterdiği gibi Çin'de de etkili oldu. Çinli Müslümanların ileri gelen önderlerinden İmam Wang Haoren , hac yolculuğunun dönüşünde İstanbul'u ziyaret ederek Osmanlı eğitim sistemini inceledi, Sultan'ın eğitim politikasından etkilenerek bu konuda kendisinden malumat edindi.