Hz. Ömer kimdir? Hz. Ömer nasıl Müslüman oldu?
Hz. Ömer, İslam'ın ikinci halifesidir. Müminlerin emiri olarak bilinen Ömer bin Hattab, aynı zamanda tüm dünya için adaletin kapısıydı. Uzun boyu, sert mizacı ve güçlü fizik yapısının yanında iyi bir konuşmacıydı. Öyle ki Resul-i Ekrem, "Allah'ın emirleri konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer'dir" demişti. Gerçekleştirdiği fetihlerle birçok toprak ve kabileyi İslam'a kazandırdı; idari, iktisat, hukuk ve eğitim gibi birçok alana İslam'ın emirlerini uygulayarak tüm insanlara kıymetli bir miras bıraktı. Adaletin yeryüzündeki temsilcisi Hz. Ömer, 1376 yıl önce, sabah namazını eda ederken hain bir hançerin hedefi oldu ve dünya hayatına veda etti. Peki, Hz. Ömer kimdir? Hz. Ömer nasıl Müslüman oldu? Hz. Ömer'in hayatı...
Giriş Tarihi: 04.11.2018
13:53
Güncelleme Tarihi: 04.11.2020
09:01
MESCİD-İ NEBEVİ VE MESCİD-İ HARAM'I GENİŞLETTİ
Hz. Ömer, Medine nüfusunun giderek artması üzerine Mescid-i Nebevî'yi genişletmiş (17/638), Hz. Peygamber'in hücre-i saâdetleriyle mescidin arasına duvar yaptırmış, kuzey duvarını biraz geriye çektirmiş ve ön duvar mevcut sütunların aralığı kadar ileri alınarak yanlara üçer, batı tarafından ön duvara dik ikişer sütun ilâve ettirmiştir. Çevre duvarını ve tavanı yükseltip kapı sayısını altıya çıkartmış, zemini Akīk vadisinden getirilen küçük çakıl taşlarıyla kaplatmıştır.
14 (635) yılında Mescid-i Nebevî'de ilk defa cemaatle teravih namazı kılınmasını emretmiş, kadın ve erkeklere iki ayrı imam tayin etmiştir. Mescid-i Harâm'ı da çevredeki bazı evleri istimlâk ederek genişletmiş, etrafını göğüs hizasında bir duvarla çevirtmiş ve meşalelerle aydınlatmış, bazı rivayetlere göre sel sularının Kâbe'nin duvarına kadar sürüklediği Makām-ı İbrâhim'i eski yerine koydurmuştur. Diğer bazı rivayetlerde, aslında Kâbe'ye bitişik olan bu makamın etrafında namaz kılanların tavafı engellediğini görerek yerini değiştirdiği kaydedilmektedir.
Seli önlemek için iki bent yaptırmış, Harem bölgesinin sınırlarını taş direkler (ensâb) koydurarak yeniden belirlemiştir. 17 (638) yılındaki umresi esnasında Mekke-Medine arasındaki su kaynaklarında misafirhane yapmak, yeni kuyular açmak ve mevcutları temizlemek isteyen kabilelere hac ve umre yolcularının öncelikle faydalanmaları şartıyla izin vermiş, Şam-Hicaz arasında da benzer tedbirleri almıştır. Medine'de bir misafirhane yaptırmış, Kûfe-Hîre arasındaki bir konağın misafirhane olarak kullanılmasını istemiştir.
ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE ÖNEM VERDİ
Medine'de çocukların eğitimi için görevliler tayin eden Hz. Ömer çocuklara Kur'ân-ı Kerîm, okuma yazma ve Arap dili kaidelerinin yanında ensâb bilgisi, şiir, darbımesel, yüzme, binicilik ve atıcılığın öğretilmesini istemiş, bu konuda valilere emirler göndermiştir. Kur'ân-ı Kerîm öğrenen çocuklara beytülmâlden maaş bağlamıştır. Bu öğretim faaliyetlerinden hür veya köle bütün çocuklar faydalanıyordu.
GAYRİMÜSLİMLERE YAKLAŞIMI İSLAM'IN KAZANCI OLDU
Bu dönemde hemen her yerdeki fetihleri kitleler halinde İslâm'a gönüllü katılmalar takip etmiş, hiç kimse İslâmiyet'i kabule zorlanmamıştır. Hz. Ömer gayrimüslimlerle yapılan antlaşmalara gerekli hassasiyetin gösterilmesini sağlamış, din farkı gözetmeksizin insanlara iyi davranılmasına dikkat edilmesini istemiştir. Bundan son derecede memnun olan Suriye bölgesindeki gayrimüslim Cürcüme (Cerâcime), Sâmirîler, Dülûk ve Ra'bân kabileleri casuslar vasıtasıyla Bizans'ın durumunu öğrenip Müslümanlara haber vermiş, buna karşılık kendilerinden cizye alınmamıştır.
Öte yandan bu zümrelerin kadın ve çocuklarının her türlü tehlikeye karşı korunması, öldürülmemeleri, sürülmemeleri ve esir edilmemeleri devlet tarafından garanti altına alınmış, devlet aynı garantiyi onların malları için de vermiştir. Gayrimüslimlere tam bir inanç hürriyeti sağlanmış, âteşkedeleri, kilise ve havraları korunmuştur.
Hz. Ömer'in Kudüs'ün fethi esnasında kilisede namaz kılmaması yanında bu din anlayışının bir başka delili Mısır fethine şahit olan Nikou Piskoposu Jean'ın ifadelerinde görülür. Jean, Amr b. Âs'ın kiliselerden bir şey almadığını, onları yağma etmediğini, emlâkine el koymadığını ve Müslümanların hıristiyanların işlerine karışmadığını açıkça dile getirmiştir.
Hz. Ömer gayrimüslimlerin uyacakları bazı esasları da belirlemiştir. Ebû Yûsuf'un eserinde Hz. Ömer'in gayrimüslimlerin bellerine zünnar takmaları, başlarına çizgili kalensüve giymeleri gibi kıyafetle ilgili bazı hususları da emrettiği, maksadının Müslümanlarla zimmîlerin ayırt edilmesi olduğu şeklindeki bilgiler yer almaktadır. Ancak gayrimüslimlerle yapılan antlaşma metinlerinde görülmeyen bu şartların Hz. Ömer'e nisbeti tartışmalı bir konudur.
Gayrimüslimlerin devlet hizmetinde çalışıp çalışamayacakları hususunda da antlaşmalarda bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak onun zamanında ve daha sonraki dönemlerde zimmîlerin devlet hizmetinde çalıştıkları bilinmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de Müslüman erkeklerin zimmî kadınlarla evlenmelerine izin verilmesine karşılık (el-Mâide 5/5) Hz. Ömer, Medâin Valisi Huzeyfe b. Yemân'dan yahudi asıllı karısını boşamasını istemiş, o da halifeye bir mektup yazarak Ehl-i kitap kadınlarla evlenmenin hükmünü sormuştur. Hz. Ömer cevabî mektubunda bu evliliğin helâl olduğunu, ancak ecnebi kadınların tatlı dilleriyle Müslüman hanımlara üstün geleceklerine dair endişesini bildirmiştir. Bunun üzerine Huzeyfe'nin hanımını boşadığı kaydedilir.
Hz. Ömer bu uygulamasıyla fetihlerden sonra yaygınlaşan bu çeşit evliliklerin önüne geçmek istemiş olmalıdır. Bu sebeple onun bu kararının zimmîlere cephe almak şeklinde değil geçici bir tedbir olarak anlaşılması gerekir.
TDV, İslâm Ansiklopedisi'nden derlenmiştir.