İstanbul'un tarihe damga vuran 10 önemli olayı
Takvim yaprakları 22 Ağustos 1509'u gösterdiğinde, 'Küçük Kıyamet' olarak anılan ve 45 gün süren olayın, İstanbul Depremi olduğunu biliyor muydunuz? Ya da 1954'ü… İnsanlar boğazdan yürüyerek geçtiler. Evet, bildiğimiz boğaz, İstanbul Boğazı. Deniz dondu. Deniz asfalta döndü. Nasıl peki, ne oldu da böyle oldu? Sizler için, binlerce yıldır yerleşime sahne olup on altı yüzyıl boyunca birçok imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul'un tarihe damga vuran 10 önemli olayını derledik.
Giriş Tarihi: 05.04.2019
12:12
Güncelleme Tarihi: 01.06.2020
14:14
Cumhuriyet döneminde Ayasofya, 1926 yılında bazı küçük onarımlar görmüş, 1934 yılında ise, Atatürk'ün Ayasofya'nın müze haline getirilmesi hakkındaki düşüncesini ortaya atmasından sonra Bakanlar Kurulu kararıyla 1 Şubat 1935'ten itibaren resmen müze halini almıştır. Ayasofya müzeye dönüştürüldüğünde pek çok yazı levhası Türk İslam Eserleri Müzesi ile Sultanahmet Camii'ne götürülmüştür.
Günümüzde müze olması nedeniyle ancak bir kısmı ibadete açık olan Ayasofya, ziyarete gelenleri ihtişamıyla kendine hayran bırakmaya devam etmektedir.
Yüzyıllar boyu Osmanlı topraklarında neredeyse hiç silinemeden devam etmiş olan veba, bu ülkede en çok da İstanbul'da görülen bir hastalıktı. 1778 yılında yaşanan salgın ise tarihte eşine az rastlanır türdendi. Daniel Panzac'a göre, salgın ocak ayı ortalarında başladıktan sonra, hafif bir surette devam derken mayısta aniden şiddetlenince, maddi durumu iyi olan Galata ve Peralı Avrupalılar Boğaziçi'ndeki semtlere kaçmaya başlamışlardı.
Sıcaklar arttıkça da şiddetleniyordu. Nitekim haziran ayında günde 400, temmuz da 1.000 kadar, ağustosta ise çok daha fazla sayıda ölüm meydana gelmişti. İstanbul'un her yanını ölüm sarmış, insanlar yaşadıkları acılarla birlikte müthiş bir ölüm korkusuna kapılmıştı. Şehirde her türlü ekonomik faaliyet de durmuştu. Neyse ki eylülde hafifleyen salgın ekimde iyice zayıflayıp kasımda da tamamen sonra erdi. İstanbul'un yaşadığı en sıkıntılı dönemlerden biri olan bu on aylık süre sonunda yüz elli ila iki yüz bin civarında can kaybı yaşanmıştır ki bu sayı o vakitlerdeki şehrin toplam nüfusunun üçte birine tekabül etmektedir.
KUTSAL EMANETLER'İN İSTANBUL'A GETİRİLİŞİ
Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi sonunda İstanbul'a getirdiği ve sonrasında önemli bir kısmı Topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Saadet Dairesi'nde koruma altına alınan Hz. Muhammed'e, sahabeye ve diğer peygamberlere ait eşyalara Emanat-ı Mukaddese adı vermektedir.
Tarih boyunca halifelerin ve İslam devletleri hükümdalarlarıın himayaleri altında bulunan kutsal emanetlere, halifelik alametleri gözüyle bakışmış ve değer verilmiştir. Benzersiz bir dini törenle Yavuz Sultan Selim'e takdim edilen Kutsal Emanetler'den bazıları, Osmanlı ordusunun bekçiliğinde ve Kur'an-ı Kerim okunarak, İstanbul'a getirilmiştir. Emanetler, önceleri Topkapı Sarayı'nın Harem, Hazine gibi kısımlarında korunmuş, daha sonra ise Hırka-i Saader Dairesi'nde muhafaza edilmişlerdir.