'İstiklal Marşı’mızın ilgisizlikten ölen yazarı Mehmet Akif neden gönüllü sürgüne gitti?
İstiklal Marşı ve Safahat şairi, milli-dini hassasiyeti, karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde yer edinen İslamcılık akımının önemli şahsiyeti Mehmet Akif Ersoy , her mekânda okunan İstiklal Marşı'nın, ilgisizlikten ölen yazarıydı. İstiklal Marşı'nı Türk milletine armağan ettikten sonra gönüllü sürgüne gitti. Bunun nedeni hiç araştırılmadı, neden gönüllü sürgün istediği hiç sorgulanmadı. Milli şairimizin sürgündeki yıllarını ve milli marşımızın ilk kez tarih sahnesinde nasıl yer aldığını derledik.
Giriş Tarihi: 12.03.2019
10:52
Güncelleme Tarihi: 12.03.2019
11:27
Mehmet Akif'in Mısır'dan gönderdiği kartpostal; Hilvan Camii
Mehmet Akif Ersoy, Kuran Meali çalışmasını bitirmeye yaklaştığı zamanlarda Türkiye'de Türkçe ezan uygulanmaya başlanmıştı. Kur'an'ın ibadetlerde Türkçe olarak okunması da gündemdeydi. Bundan kaynaklı olsa gerek Mısır'dan yola çıkmadan evvel Yozgatlı İhsan Efendi'ye "Dönebilirsem üzerine yeniden çalışır neşrederiz, dönemezsem yakarsın" vasiyetiyle meali teslim etmişti. "Eserin bu halde basılsa da olur" diyenlere ise "Mealin tam anlamıyla bitmediğini" söyledi.
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizârım!
Profesör Mehmet İhsan Efendi meali yakamadığı gibi bir kopyasını çıkarmış, oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu'na öldükten sonra orijinalinin yakılmasını vasiyet etmişti. Durum Mısır'daki ileri gelen Türkler arasında istişare edilir, son şeyhülislam Mustafa Sabri'nin oğlu İbrahim Sabri masadaki en ağır kişidir ve kararı o verir; orijinal metin de kopya metin de yakılır.
Mehmet Akif'in Mısır'dan gönderdiği kartpostal; Hilvan Etal Thermal
Olaylara şahit olan İsmail Hakkı Şengüler, "bu işi aceleye getiriyoruz, kendimize biraz düşünme hakkı tanısak" gibi bir laf etmeye kalksa dahi büyükleri olan ve sözü geçen İbrahim Bey'in acele ve panikle iki metni de yakmak istediğini ve bunu hep beraber yaptıklarını belirtiyor.
Hem vatan gitti mi, yoktur size bir başka vatan; Çünkü mîrasyedi sâil kovulur her kapıdan
Mehmet Akif Ersoy'un meal çalışmasını Mısır'a gittiğinde tamamen okuyan nadir insanlardan Eşref Edip konuyla alakalı şu satırları yazar:
"O ne sadelik, o ne ahenk! Ayetler arasındaki irtibatı muhafaza hususunda öyle büyük kudret göstermiş ki, bütün bir sureyi okursunuz da hiçbir ayetin başında veya sonunda ufak bir irtibatsızlık göremezsiniz. Müfessirler ayetler arasındaki irtibat ve münasebetleri anlatmak için sahifeler dolusu izahatta bulunurlar. Üstad ise bu irtibatı, fiilen o suretle yapmış ki, bir ayetin bitip diğer ayetin başladığının farkında bile olamazsınız. Bir şiir gibi senelerce üzerinde işlenmiş, hiçbir tarafında, hiçbir noktasında hiçbir pürüz kalmamış... Su gibi akıyor. Bir çağlayan gibi gönülleri heyecana veriyor."
Mehmet Akif'in Mısır'dan gönderdiği kartpostal; Hilvan Tewfik Palace
1935'te rahatsızlanan Mehmed Âkif, hava değişimi için bir aylığına Lübnan'a ve o sırada Fransız idaresinde bulunan Antakya'ya gitti. Hastalığının ağırlaşması üzerine 17 Haziran 1936'da İstanbul'a döndü. Nişantaşı Sağlık Yurdu'nda tedavi gördükten sonra yaz aylarında Said Halim Paşa'nın Alemdağ'daki Baltacı Çiftliği'nde oğlu Prens Halim tarafından misafir edildi. Son günlerini de aynı ailenin Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda kendisine ayırdığı dairede geçirdi ve orada vefat etti (27 Aralık 1936).