Müslüman alimler ‘ilmi’ hangi amaçla kullandılar?
Avrupa'nın Orta Çağ karanlığını yaşadığı dönemde, Müslüman âlimlerin yenilik ve araştırmalarında en dikkat çeken şey, onların bilgiye duyduğu muazzam açlıktı. "İlim için ilim" anlayışından ziyade, çoğunlukla bilgiyi deneysel uygulamaları ve insanların hayat kalitesini artırmak için kullandılar. Bu yaklaşımın bir de Resul-i Ekrem (sav) tarafından işaret edilen manevi tetikleyicisi bulunuyordu: "Bir insan öldüğünde, amel defteri üç şey haricinde kapanır: Sadaka-i cariye, insanlara faydası devam eden ilim ve ardından dua eden hayırlı evlat."
Giriş Tarihi: 23.12.2018
10:56
Güncelleme Tarihi: 23.12.2018
11:08
AVRUPALILAR EĞİTİM İÇİN DOĞUYA GİDİYORLARDI
Daniel, eğitimi ilerletebilmek için çağdaşı olan birçok genç öğrenci gibi anavatanı İngiltere'den ayrılarak Doğuya gider, ancak öncesinde Paris'te bulunan üniversiteye uğrar. Buradaki üniversiteyi oldukça bozulmuş ve can çekişir halde bulan Daniel, buradan hemen ayrılırken şu tespitte bulunur:
"Buradaki (Paris) öğretmenler o kadar cahiller ki, tek yaptıkları heykel gibi öylece durmak ve sessiz kalarak kendilerine bir şey biliyormuş süsü vermek."
Peki, nereye gitti? Yine kendi ağzından dinleyelim: "…Bugünlerde Toledo'da Arap öğretileri pek rağbet gördüğünden dünyanın en bilge feylesoflarını dinlemek için oraya doğru yola koyuldum."
12'inci yüzyılda Toledo'da en az üç kültür yan yana yaşıyordu: Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar. Herkesin tek bir arzuyu, yani öğrenme arzusunu paylaştığı, kültürel zenginliğin hâkim olduğu bir dönemdi. Farklı kültürlerin bu şekilde bir arada yaşaması ve çalışmasını, bugün İspanyolcadaki convivencia kelimesi ifade eder.
BİLGİ MÜSLÜMANLARIN ELİNDEYDİ
Avrupalı din adamları için asıl heyecan verici olan şey, 1085 yılındaki Toledo'da bulunan bilgi zenginliğiydi. Bunun öncesinde ellerinde Yunanca metinlerden parçalar bulunuyordu ve bunların çoğu da sahteydi.
Şimdiyse yıllardır özlem duydukları bilgi ve metinlerin Müslümanların elinde olduğunu duymaktaydılar, üstelik bu bilgiler klasik Yunan ile sınırlı da değildi.
Müslüman âlimler, 500 yılı aşkın süre boyunca bu eserleri incelemiş, yeniden oluşturmuş ve önemli ölçüde geliştirmişti.
ARAPÇADAN LATİNCEYE İLK TERCÜME 12’İNCİ YÜZYILDA GERÇEKLEŞTİ
Bilim tarihinde Arapçadan Latinceye en büyük tercüme hareketi 12'inci yüzyılda Toledo'da gerçekleşmiş ve Hristiyan Batı dünyasındaki tüm samimi âlim ve tercümanları buraya çekmişti.
Yunanlı felsefeci ve matematikçilere ait olan, ancak Batıda kaybolmuş önemli eserler Müslümanlar tarafından kurtarılmış ve geliştirilmiş olarak Toledo'da ortaya çıkmaya başlamıştı.
Batıda "Averroes" olarak tanınan İbn Rüşd'ün Aristoteles'e yazdığı eleştiri ve şerh, Rönesans'ın başlamasından tam 200 yıl önce Avrupa'nın yeniden doğuşunun gerçek başlangıcı olmuştu.
İBN RÜŞD, AVRUPA’YI NASIL AYAĞA KALDIRDI?
İbn Rüşd tarafından 12'inci yüzyılın sonlarında Kurtuba'da Arapça olarak kaleme alınan Aristoteles şerhlerinin ve özetlerinin birçoğu, 1236'dan önce ölen İskoç bilim insanı Michael Scott ve halefi Alman Herman tarafından Latinceye tercüme edildi.
BBC'nin Avrupa'da İslam Tarihi adlı programını sunan Rageh Omar, Toledo ve Sicilya'da yapılan bu Latince tercümelerin, Avrupa'yı ayağa kaldırışını şöyle anlatıyor: "İbn Rüşd Paris'i Avrupa'nın entelektüel başkenti yapmıştı… İbn Rüşd bilim ve din arasındaki çatışmayı ortadan kaldırmaya çalışmaktaydı, zira bilimin ortaya çıkardığı gerçekler çoğu zaman dini kanallardan aktarılan bilgilere ters düşüyordu. Ancak eserlerinin kilisenin dikkatini çekmesi üzerine bu girişimi tam tersi bir etki yarattı; İbn Rüşd ve Aristoteles'in eserleri yasaklandı. Paris'teki entelektüel kesimin bu yasaklamaya karşı savaş açmasıyla, yıllarca sürecek tartışmalar başladı."
TOLEDO İLMİN BAŞKENTİ HALİNE GELDİ
Toledo şehrinde Michael Scott ve Morleyli Daniel gibi birçok tercüme âlimi bulunuyordu. Zehrâvî'nin otuz ciltlik tıp ansiklopedisini, İbnü'l Heysem'in hacimli eseri Optik Kitabı 'nı Kindî'nin geometrik optik konulu eserini, Râzî'nin De Aluminibus et Salibus ya da Tuz ve Şapların (sülfatlar) İncelenmesi ve Sınıflandırılması adlı kitabını ve Benu Musa Kardeşler'in bazı kitapları gibi önemli eserleri Latinceye tercüme eden Cremonalı Gerardus da Toledo'daydı.
Cremonalı Gerardus hakkındaki en ilginç bilgi, seksenin üzerinde eseri tercüme etmesine rağmen Arapçaya hiçbir zaman tam vakıf olmamasıdır. Gerardus, tercümeleri için yöre halkından Arapça bilen Mozarab ve Hristiyan İspanyollardan destek almaktaydı.