Osmanlı tarihinin en güçlü üç valide sultanı
Osmanlı Devleti'nde padişahların çocuk yaşta tahta çıkmaları kimi zaman devlet yönetiminde bir boşluk oluşturdu. Bu gibi dönemlerde devlet idaresinde harem ve valide sultanlar ön plana çıktı. Bu durum, devlet yönetiminde Avrupalılar gibi "Kraliçe idaresi" geleneği olmayan Osmanlılarda bir mesele haline geldi. Hatta kimi zaman imparatorluğun geçirdiği sarsıntıların sebepleri olarak "Kadınlar Saltanatı" gösterildi. Kadınlar Saltanatı denildiğinde ise tarih boyunca akla üç valide sultan geldi…
Giriş Tarihi: 25.12.2019
16:01
Güncelleme Tarihi: 25.12.2022
10:44
MAHİDEVRAN SARAYDAN NASIL UZAKLAŞTIRILDI?
Bir Venedik elçisinin raporuna göre, Hürrem'i kıskanan Mahidevran onu güzelce hırpalamış, elini yüzünü yırtmıştı. Kavganın olduğu akşam Kanuni, Hürrem'i dairesine çağırtmış ama Hürrem bu isteği reddetmişti. Bu itiraz padişahın ilgisini daha çok çekmiş ve Hürrem'i getirmelerini emretmişti.
Padişah'ın arzusunu fırsat bilen Hürrem, gözyaşları altında yüzündeki yara izlerini göstererek Mahidevran'ın kendini nasıl dövdüğünü padişaha anlatmıştı. Bunun üzerine Kanuni, Mahidevran'ı Harem'den uzaklaştırarak, oğlu Şehzade Mustafa'nın yanına gönderdi.
ŞEHZADE MUSTAFA SALTANATIN ÖNÜNDEKİ ENGELDİ
Bundan sonra Hürrem'in tek amacı vardı: Oğullarından birinin padişah olmasını garantilemek. Bunun için de önündeki en büyük engel Mahidevran'ın oğlu Şehzade Mustafa'ydı.
Şehzade Mustafa'yı ortadan kaldırmak için damadı, Veziriazam Rüstem Paşa ile birlikte hareket ederek, önce şehzadeyi Kanuni'nin gözünde şüpheli duruma düşürüp daha sonra da babasının gözleri önünde boğulmasına sebep oldular.
II. SELİM’İN PADİŞAH OLMASININ YOLUNU AÇTI
Hürrem Sultan, ölmeden önce oğullarının birinin padişah olduğunu göremese de Şehzade Mustafa'yı ortadan kaldırarak II. Selim'in padişah olmasının yolunu açmıştı.
Hürrem Sultan, oğullarının yolunu açarken kendisi için de hayır işleri yapmaktan geri kalmadı.
OSMANLI TEBAASI İÇİN PEK ÇOK HAYIR İŞİ YAPTI
1536'da Aksaray'da kubbeli bir cami ile şadırvan, bunların yanında imaret medrese, darüşşifa ve mektep, Mekke ve Medine'de birer imaret yaptırdı, Edirne'ye de dışarıdan su getirtti.
Kanuni ile 1558'de Edirne'ye gittikleri zaman rahatsızlandı ve doktorların müdahaleleri bir işe yaramadı. İstanbul'a getirildikten kısa bir süre sonra da vefat etti. Bugün Süleymaniye Camii yanındaki türbesine defnedildi.
Kösem Mahpeyker'in nereli olduğu, ilk adı ve ne zaman Harem'e getirildiği bilinmez. Ancak Harem'e girdikten sonra yüzünün tüysüz ve pürüzsüz olması nedeniyle Mahpeyker, yani Ay yüzlü adı verildi. Ama yine bu özelliğinden dolayı verilen "Kösem" lakabı daha çok kullanıldı.
Kösem'in diğer bir manası da "Sürünün önünde giden, öncü lider" demektir. Kösem Mahpeyker Sultan, isminin anlamıyla bütünleşen bir hayat sürerek Osmanlı tarihinde birçok ilke öncülük etti.