Osmanlı'da ilk seçim nasıl yapıldı?
Türkiye'de ilk seçim, Osmanlı zamanında 23 Aralık 1876 tarihinde Meşrutiyetin ilanıyla parlamenter sisteme geçiş ile gerçekleşti. Dolmabahçe Sarayı'nda II. Abdülhamit'in huzurunda gerçekleşen törenle açılan Mebusan Meclisi'ne milletvekilleri, yapılan genel seçimle göreve başladı. İşte Osmanlı'da ilk seçimin nasıl gerçekleştiğine dair bilmeniz gerekenler...
Giriş Tarihi: 27.03.2019
15:35
Güncelleme Tarihi: 14.05.2023
17:31
OSMANLI'DAKİ SEÇİLME ŞARTLARI NELERDİ?
Seçilme şartları ise;
-Dürüst, güvenilir ve ahlaklı olmak -Türkçe bilmek -25 yaşını doldurmuş ve erkek olmak -Cinayet ve siyasi suçtan mahkûm olmamak -Memleketinde az çok mülkü bulunmak -Osmanlı vatandaşı olmak
İLK GENEL SEÇİMİN SONUÇLARI
Meclis-i Mebusan'ın 130 üyeliği için yapılan ilk genel seçim sonunda ilk meclis 80 Müslüman ve 50 gayrimüslim milletvekili ile açıldı. Mısır, Tunus, Necit, Umman, Romanya, Sırbistan, Sisam, Karadağ gibi yarı bağımsız eyaletlerde kendilerini milletvekili seçme zorunluluğunda olmadığı için bu bölgelerde milletvekili çıkmadı.
MECLİS'İN GÖRKEMLİ AÇILIŞI
Meclis-i Mebusan'ın açılışı tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra 19 Mart 1877 tarihinde II. Abdülhamid'in huzurunda Dolmabahçe Sarayı'nın büyük salonunda gerçekleştirildi. Açılışa, Avrupa'dan da birçok kişi ve gazeteci iştirak etti. Mabeyn Başkâtibi Sait Paşa padişahın açış konuşmasını okurken dışarıda da atılan toplalarla açılış kutlanıyordu.
SULTAN ABDÜLHAMİD'İN MECLİSTEKİ İLK KONUŞMASI
Sultan II. Abdülhamid, meclisi açmaktan duyduğu memnuniyeti belirttikten sonra devlet idaresinin esasının adalet olduğunu, Osmanlı tebaâsının din ve mezhep hürriyetini altı yüz seneden beri korumasının adalet sayesinde mümkün olduğunu ifade etti. İmparatorluğun çöküşünü engellemek maksadıyla ilk teşebbüsü II. Mahmut'un gerçekleştirdiğini, Abdülmecit'in de onun izinde yürüyerek Tanzimat-ı Hayriye'yi ilan ettiğini belirtmiş ve sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
"Kavânîn-i memleketin ârâ-yı umûmîyeye istinâdını elzem gördüm ve Kānûn-i Esâsî'yi ilân eyledim. Kānûn-i Esâsî'yi te'sîsden maksadımız; ahâlîyi rü'yet-i mesâlih-i umûmîyede hazır olmağa davet etmekden ibâret olmayup, belki memâlikimizin ıslâh-ı idâresine ve sû-i isti'mâlât ile kā'ide-i istibdâdın imhâsına bu usûlün vesile-i müstakille olacağı cezm-i yakīnindeyim. Kānûn-i Esâsî fevâid-i asliyyesinden başkaca beyne'l-akvâm husûl-ı ittihâd-ı uhuvvet esâsını temhîd ve halkça bir ömr-i saadet ve ireb te'sîs eylemek maksadını dahi câmi'dir."