Osmanlı’da saltanat alâmetleri
Türk Devletlerinde, devlet liderlerinin, sultanların, padişahların, kağanların ve hanların tarihte birtakım hükümdarlık alâmetleri vardı. Bu alâmetler sembolik olsalar da, hükümdarlığa işaret eder ve bu alâmetlerden birinin bile eksik olması durumunda hükümdarın meşruluğu sorgulanır hale gelirdi. Sizler için bu alâmetleri listeledik…
Giriş Tarihi: 07.10.2018
13:16
Güncelleme Tarihi: 06.02.2019
13:00
Arapçada rayet ve livâ kelimelerinin karşılığı bu Türkçe kelimeler, bir mızrağa geçirilmiş kumaş parçalarını ifade eder. Devleti, hanedanı, padişahı, milletin hükümdarlığını temsil eder. Kesin şekilde kutsaldır.
Yere düşürmemek için her şey göz alınır; nitekim yere düşürmemek için birkaç vezirin üst üste şehadeti göze aldıkları vakalar vardır.
Al renk; ki tam kırmızı değildir, turuncuya yakın, alev renginde, bir çeşit açık kırmızıdır, Türk hakanlarının hanedan rengidir. Selçuklu ve Anadolu Selçuklu padişahlarının hanedan rengi olan al'ı, Osmanoğulları da, onların meşru varisleri sıfatıyla kabul etmişlerdir. Pek çok yerde kırmızı ve yeşil sancaklar karşılık görür. Tabi devletlere de kendi bayraklarını kullanma hakkını vermişlerdir; nitekim bugün de birçok federe devletin, federal bayrak yanında, ayrı bayrakları vardır. Fakat sancak, kesin şekilde istiklali gösterir.
Sancakta hilal şeklinde ay vardır ki, Göktürklerden beri milli semboldür. Osmanlı'da ve bugün hilal ve yıldız şeklinde olan âlem ise, Göktürklerde Bozkurt başı idi.
Sancağa yakın Türk milli saltanat alametidir. Tuğ, atkuyruğunun bir mızrağa geçirilmesinden ibarettir. Kuyruk, al renge boyanır.
Göktürklerde tuğ'un bozkurt başı olan âlemi Osmanlı tuğunda yoktur. Padişah 9 bazen 7 tuğ ile temsil edilir ki 9, Eski Türkler'de uğurlu sayıdır. Vezir ve diğer görevlilerin taşıdıkları tuğlar, ancak padişah namıdır. Bu şekilde sadrazam 5, serdar vezir 4, vezir 3, beylerbeyi 2 ve sancak beyi 1 tuğ taşırlar.
Her tuğu, törenlerde ve savaşta "tuğu" denen ayrı ayrı askerler yüksekte tutar. Bahriye'de tuğ yerine fener vardır.
HÜMÂYUN VE ŞÂHÂNE KELİMELERİ
Padişaha ait her şeye her nesneye hümâyun ve şâhâne sıfatları eklenir ki, Osmanlı hükümdarından başka hiçbir hükümdar ve kişi için kullanılmaz.
Hümâyun kelimesini Selçuklulardan almışlardır. Şâhâne kelimesi ise son asırlarda hümâyun ile birlikte kullanılmıştır.
Arapça olarak tevki' de denen tuğra, padişahın girift ve çok sanatlı bir şekilde istif ve tezyin edilmiş imzasıdır.
"Sultan Mehemmed bin Murad el-muzaffer daima" Bu, Fatih Sultan Mehmed'in tuğrasıdır.
Padişahın yaptırdığı veya devletin olan her yapıya ve her ferman'a tuğra konurdu. Çok defa tezhip edilir yani altınlanırdı. Bu gelenek Selçuklulardan alınmıştır.
Kılıç Alayı, padişahın tahta çıktığının ilk cuma günü, İstanbul'da Eba Eyyubi'l- Ensari türbesinin bulunduğu ve Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Eyüp Camii'ne giderek, türbe içinde gerçekleştirdiği kılıç kuşanma merasimidir.
Hazret-i Peygamber'in, Hazret-i Ömer'in, Osman Gazi'nin ve benzeri büyüklerden birinin veya ikisinin kılıcı kuşatılırdı. Büyük askeri merasimle olurdu.
Saltanat kayığı ile saraydan Eyüp'e gidilip at üzerinde dönülürdü. Yolda padişah; babasının, dedesinin, Fatih'in ve istediği atalarının türbesini ziyaret eder, büyük sadaka dağıtırdı. Yüz binlerce halk yeni padişah seyrederdi.
Yeni padişah tahta oturuncaya kadar eskisinin ölümünün saklanması ve cülus eden padişahın baba ve ata türbelerini ziyareti, Selçuklulardan alınmıştır.