Osmanlı'nın ilk karantina merkezleri
Dünyada bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu yıllarda Osmanlı Devleti, topraklarını kara ve deniz yoluyla gelecek hastalıklardan korumak için çeşitli karantina merkezleri kurdu. İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlı, salgın hastalıklarının imparatorluk topraklarında yayılma ihtimaline karşı tedbirini aldı. Karantina uygulamalarının ilk örneklerini ise Tuzla ve Urla'da inşa ettirdiği tahaffuzhaneler oluşturuyordu. Peki, Osmanlı'da uygulanan 14 günlük kural neydi? Salgın hastalıkların yayılması nasıl engellendi?
Giriş Tarihi: 24.03.2020
15:06
Güncelleme Tarihi: 03.08.2020
16:43
Hasta varsa bunlar filikalarla hastaneye taşınırdı. Diğer yolcular da yine filikalarla iskeleye getirilir buradaki banyolarda temizlenip kıyafetleri ve eşyalarının da buharlı kazanlarda sterilize ederdi.
Tahaffuzhaneye gelen yolcular, önce kıyafetlerini çıkartıp numaralı filelere koyardı. Sonrasında bu eşyalar 360 derece dönebilen dolaplara yerleştirilirdi. Görevliler bu dolapları çevirerek gelen kişileri görmeden kıyafetlerini alabilirlerdi.
Yolculara sabun havlu takunya gibi eşyalar verilir ve sterilize edilmiş su ile yıkanmaları sağlanırdı. Duştan çıkan insanlara dezenfekte edilmiş kıyafetleri geri verilir ve doktor muayenesine giderdi. Bu muayenede hastalığı olmayanlar yolculuğuna devam ederken hastalık belirtisi olanlar ise adada misafir edilirdi. Tahaffuzhanede yolcuların ipekli eşyaları için ayrı bir kazan bulunurdu. İpeğin korunması için bitki özünden yapılmış bir solüsyonun kullanılırdı. Bu solüsyonun yumuşatıcı bir etkisi vardı.
Bu ayrıntı, Osmanlı'nın sadece kişiyi değil, onun malzemelerini arındırırken bile ince düşündüğünü insana verdiği değeri gösteren örneklerden biriydi.
Kutsal topraklar salgın hastalıklardan korundu
Urla Tahaffuzhanesi ticaret gemileri, yolcu gemileri ve hac yolu için ülkenin dört bir yanında gelen hacılar için düşünüldü. 1950 yılına kadar da aktif bir şekilde çalışmaya devam eden karantina adasının başlangıçta karayla bağlantı olmadığı için buraya Fransızlara köprü yol da yaptırıldı.
Hasta olan kişiler, yoğun çabalar sonucunda iyileştirildikten sonra seyahatlerine diledikleri gibi devam edebilirdi. Fakat hastalığı ağır olup da vefat eden misafirler için ise adanın arkasında mezarlık bulunuyordu. Burada birçok farklı milletten 350'ye yakın kişi yatmaktadır.
Mikrobun bulaşma riski nasıl azaltıldı?
İzmir valisinin iznini almadan hiçbir gemi yol alamazdı, kurallar katıydı. Adanın limanına yerleştirilen raylı sitem makinelerine kadar uzanıyordu. Bu sayede eşyaların taşınmasında sorun çıkmadığı gibi mikrop bulaşma riski azaltılıyordu. Raylı sistemle taşınan eşyalar temizlenirdi. Kıyafetler de 120 derecelik buharla sterilize ediliyordu.
1894 yılında Yemen'den gelen askerler Urla'daki tahaffuzhaneye gönderilerek muayene edildi ve karantina altına alındı. Bingazi'den Girit'e uğrayan Kayseri vapurunda karahumma hastalığı görüldüğü için yolcular karantinaya alındı.
1903 yılında İzmir'de veba hastalığı yüzünden bir kişinin ölmesi üzerine tüm gemiler karantinaya alındı. Gemideki tüm eşyalar dezenfekte edildi. Karantina altına alınan kişiler arasında Mısır Valisi Abbas Paşa'nın kardeşi Mehmet Ali Paşa da yer alıyordu.