Tarihe tanıklık eden mimari şaheser: Vahdettin Köşkü
Bundan iki asır önce inşa edilen ve Vahdettin'in planını bizzat çizdiği Vahdettin Köşkü, mimari bir şaheser olarak anılıyor ve bugün birçok diplomatik zirveye ev sahipliği yapıyor. Sultan Vahdettin'in şehzadelik dönemini geçirdiği; "Ben devlet ve memleketime hizmet etmek ümidinde bulunmasaydım, köşkümden çıkmazdım" dediği köşkün hikâyesini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 27.10.2018
18:21
Güncelleme Tarihi: 14.01.2019
11:02
TAHTA GEÇİNCEYE DEK KÖŞKTE KALDI
Hanımını ve yazı takımını alarak Çengelköy'ün yolunu tutan Şehzâde Vahdettin Efendi, tahtın başına geçinceye kadar bir daha da dönmedi saraylara.
Şehzâde Vahdettin, Veliaht Yusuf İzzettin Efendi'nin vefatıyla veliaht, Sultan Reşat'ın vefatının ardından ise 57 yaşında Osmanlı Sultanı oldu.
Köşke veda etme vakti geldiğinde Sabiha Sultan, babasının padişah olduğu gün köşkten ayrılmalarını şöyle anlatır:
"…Annem de hemşirem de ben de, üçümüz de, Dolmabahçe'ye giderken gözyaşlarımızı tutamayacak kadar müteessirdik."
TOPKAPI SARAYI’NA ULAŞTIĞINDA İLK SÖYLEDİĞİ SÖZ
1918 yılının Temmuz Ayında, bir Ramazan günü Osmanlı'nın yeni hükümdarı Sultan Vahdettin'i taşıyan istimbot, Sarayburnu İskelesi'ne yanaştı.
Mabeyn erkânı, nâzırlar heyeti ve Enderun vazifelileri Topkapı Sarayı'nın bahçesinde el pençe divan bekliyordu. Vahdettin Han, Enver Paşa ile birlikte iskeleden saraya kadar saltanat arabasıyla geldi ve saraya girince direkt olarak Bağdat Köşkü'ne gitti.
Tam köşkün kapısından girerken dizlerindeki romatizması azınca abanoz bastonunu istedi. "Bastonunuz Çengelköy'deki köşkte kalmış efendimiz" cevabını alınca da yüzünü ekşiterek şu sözler döküldü dudaklarından: "Bu bir felâket".
Sultan olarak geldiği Topkapı Sarayı'nda söylediği ilk söz bu olmuştu ve bundan sonra felaketler sadece saltanatı değil, hayatı boyunca birbirini takip edip durdu.
“HİZMET ÜMİDİNDE BULUNMASAYDIM KÖŞKÜMDEN ÇIKMAZDIM”
Padişah olduktan sonra Yıldız ve Dolmabahçe Sarayı'nda da, vatanı terk edip San Remo'da yaşamak zorunda kaldığı günlerde de, Çengelköy'deki köşkü hiç unutamadı Sultan Vahdettin.
Hatta bir ara Dolmabahçe'de iken pencereden boğaza bakarak şu sözleri söylemişti teessürle: "Ben devlet ve memleketime hizmet etmek ümidinde bulunmasaydım, Çengelköy'de rahat rahat otururken bu görevi kabul etmezdim. Bu yaştan sonra mezarıma "pâdişah" diye yazdırmak niyetinde değilim."
YANGININ ARDINDAN HARABEYE DÖNDÜ
Köşk arazisi içinde yer alan ve Kırım Harbi esnasında İtalyan askerlerinin hastanesi olarak kullanılan Köçeoğlu Köşkü, Cumhuriyet döneminde Ağalar Köşkü'yle birlikte yıktırılıp yeniden yapıldı.
Bu alandaki dört köşkün en büyüğü ve en güzeli olan Sultan Vahdettin Köşkü ise bir yangında harabeye döndüğünden cumhurbaşkanlığı konuk evi olmak üzere yeniden yapıldı.
Kâgir bodrum katı üzerine iki katlı köşk, uzun süre metruk bir vaziyette kurtarılacağı günü bekledi Çengelköy tepelerinde.
70’Lİ YILLARA DEK HANEDANA AİTTİ
Sultan Vahdettin Köşkü, hanedan 1924'te sürgüne gönderilse de 70'li yıllara kadar Osmanoğullarının mülküydü.
Zira Sultan Vahdettin'in çocukları ve torunları vatanlarından kovulduklarında bu köşkü, kalfalardan birinin üzerine kaydettirerek, haksız yere müsadere edilmesini engellemişlerdi. Sultan Vahdettin'in vefatıyla Türkiye'ye dönen bendegân, bu köşkte kalmaya devam ettiler.
1952 yılında çıkan umumi afla İstanbul'a dönen Sultan Vahdettin ailesi, köşkleri geri alarak aralarında paylaştılar. Tüm arazi ve köşkler hisselendirilirken, köşkü yıllarca muhafaza eden kalfalar da paylarını aldı.