Yavuz Sultan Selim Kanuni’ye ne miras bıraktı?
Doğu'ya yaptığı fetihlerle ve kişiliğiyle Osmanlı Devleti'nin en önemli padişahlarından biriydi Yavuz Sultan Selim. Sultan Selim'in oğlu Kanuni daha önce hiçbir padişahın sahip olmadığı avantajlarla Osmanlı tahtına çıktı. Peki, Yavuz Sultan Selim tek oğlu olan Kanuni'ye ne miras bırakmıştı?
Giriş Tarihi: 04.10.2018
17:29
Güncelleme Tarihi: 04.10.2018
17:42
MISIR VE SURİYE NASIL FETHEDİLDİ?
Memlük Devleti, Cidde'ye çıkan ve Mekke ve Medine'yi tehdit eden Portekizliler'in ilerleyişini durduramıyordu. Hindistan'dan mal akışı da Portekizliler yüzünden azalmıştı. Bu durum ise Mısır'ın zenginliğinin sona ermesi demekti. Yavuz'un ilk yıllarında da iki devletin ilişkileri iyi durumdaydı. Ancak Memlükler'in Çaldıran Savaşı'ndan sonra Safeviler'le antlaşma yapması ilişkilerin bozulmasına sebep oldu.
Osmanlıların, Maraş ve civarında hüküm süren Dulkadirli Beyliği'ni ortadan kaldırmaları durumu daha da gerginleşti. Memlük hükümdarı Kansu Gavri'nin Dulkadirli Beyliği'nin son beyi Alaüddevle Bey'inn oğluna verilmesini istemesi ve İran üzerine yürüyen Osmanlı ordusuna karşı harekete geçmesi, Yavuz'un hedefinin değişmesine sebep oldu. Yavuz Mısır'da hükümdar seçilen Tumanbay'a, Osmanlı İmparatorluğu'na tabi olup, vergi vermek şartıyla Gazze'den itibaren Mısır'ı bırakmayı telif etti, ancak bu isteği kabul görmedi. Son Memlük sultanı Tumanbay'ın yakalanıp asılmasın ardından Mısır'da Osmanlı denetimi kurulabildi. Memlüklere tabi olan Mekke şerifleri de Mısır'ın fethinin ardından Osmanlı hâkimiyetini tanıdılar. Böylece İslamiyet'in kutsal toprakları Osmanlıların kontörlü altına girdi.
GEÇİLEMEZ SANILAN ÇÖLÜ NASIL AŞTI?
1516'da Mısır seferine çıktı. Yavuz, Memluklerden daha önce İran'a yardım etmeyeceklerine dair ahit almıştı. Onlar, bu ahdi bozdukları için üzerlerine yürüdü. Memluk ordusu ile Mercidabık Ovası'nda karşılaştı. Onları, kesin bir şekilde mağlup etti.
Ancak, bu zaferin ikmali için Mısır'a ulaşması stratejik bir zaruretti. Bunun içinse, 2.500 kilometrelik bir mesafeyi, Sîna Çölü'nü geçmek gerekiyordu. O, bu güç işi hiçbir zayiat vermeden, herhangi bir ikmal güçlüğü çekmeden on üç günde başardı.
Büyük bir askerî deha sayılan Napolyon bile, Yavuz'dan üç yüz yıl sonra bu işi başaramamış ve Fransız askerleri susuzluktan çıldırarak birbirlerini vurmuşlardı. Birinci Cihan Harbi'nde, yeni tekniğin verdiği imkânlarla bile bu çölün, ancak on bir günde geçilebilmiş olması düşünülürse, Yavuz'un yaptığı işin azameti daha iyi anlaşılır.
Paşalar ve askerde bu çölün nasıl geçilebileceğine dair büyük tereddütler vardı. Bu amansız çöl, sanki gündüz cehennem; gece ise, bir buz diyarı idi. Gün içinde artı 50 ile eksi 20 arasında değişen bir iklime sahipti.
YAVUZ SULTAN SELİM NASIL ÖLDÜ?
Yavuz ömrünün son günlerinde Edirne'ye gitti. Buraya gitmeden önce sırtında çıkan şirpençe denilen bir çıbandan muzdaripti. Bu çıbanın hamamda sıktırıp ve ardından Edirne'ye at ile gitmesi hastalığını iyice artırdı.
Padişahın hastalığı artınca Çorlu yakınlarında babası ile savaştığı yerde,40 gün konakladı. Yavuz'un hastalığı günden güne ağırlaştı ve 1520 yılının 21 Eylülü'nün 22 Eylül'e bağlayan gece vefat etti. Ölümü tek oğlu olmasına rağmen asker arasında karışıklık çıkmaması için, önceki padişahlarda olduğu gibi yeni padişah gelen kadar saklandı.
KEFENİNİ BOYNUNDA MI TAŞIDI?
Yavuz, şehzadeliğinden beri kefenini boynunda taşıyan bir cengâverdi. O anda binlerce ok ile şehit olabilirdi. Onun tevekkül, teslimiyet ve her çarenin Allah olduğunu idrak etmesi, bir anda hadisenin seyrini değiştirdi.
Yavuz'un yüreğinden boşalan bu nutuk, askerin gönlünü bir çağlayan gibi coşturdu. Çaldıran Ovası'na doğru yeniden taze bir azim ve müthiş bir hamle gücü ile varıldı. Şah İsmail perişan bir şekilde mağlup oldu. Karısını ve tahtını harp meydanında bırakarak kaçtı.
Selim Han, Tebriz'e girdi. Dört halifeyi zikrederek kendi adına hutbe okuttu. Tebriz'deki ilim ve sanat erbabına büyük ilgi gösterdi. Onları İstanbul'a davet etti. O yıl Selîm Han, bölgedeki fetihleri tamamlamak için kışı, Azerbaycan'daki Karabağ'da geçirdi. İstanbul'dan Tebrîz'e kadar 2.500 kilometrelik bir mesafeyi, birçok ikmal zorlukları ile ve yaya olarak aşıp parlak bir zafer kazanmak, tarihte eşine çok az rastlanan hadiselerdendir.
OSMANLI'DA EN ŞANSLI TAHTA ÇIKAN ŞEHZADE KİMDİR?
Osmanlı padişahları içerisinde en şanslı olarak tahta çıkan Kanuni Sultan Süleyman'dır. Tek erkek çocuk olması sayesine kardeşleriyle mücadele etme zorunda kalmadan, babasının kısa sürede oldukça kuvvetlendirdiği ve zenginleştirildiği Avrupa'nın en büyük devletinin başına geçti.
I.Selim, ömrünün son yıllarında tersaneleri genişletip, sayıları artırarak Osmanlı deniz kuvvetlerini güçlendirdi. Avrupalılarla yapılan mücadelenin sadece kara kuvvetleriyle başarılmayacağını anladı. Denizcilik sahasında yaptığı hazırlıklar Kanuni devrinde denizlerde Avrupalı devletlere karşı kazanılan başarıların alt yapısını sağladı.