Akdeniz tipi beslenme hakkında bilinmeyenler
Beslenme kültürü epey zengin olan ülkemizdeki Ege ve Akdeniz kıyılarımız sağlıklı beslenmenin anahtarını bize sunuyor. Zeytinyağı, meyve ve sebzelerin ağırlıkta olduğu Akdeniz tipi beslenme; Alzheimer, kanser, depresyon, kal-damar hastalıkları gibi birçok kötü durumdan da bizi koruyor. 1993 yılında oluşturulan Akdeniz tipi beslenme piramidini ve insanlığa şifalarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 30.06.2019
17:31
Güncelleme Tarihi: 30.06.2019
18:34
Balığı mevsiminde ve kızartmadan tüketin
Uzmanlar tarafından Omega 3 bakımından zengin olan balığın haftada 2 veya 3 kez 300-350 gr. olmak üzere tüketilmesi öneriliyor. Ancak balığın yarardan çok zarar getirmemesi için dikkat edilmesi gereken husus balığı da mevsiminde tüketmek. Küçük balıkların yağ oranı biraz daha yüksek olduğu için, kan değerlerinde ürik asit yüksekliği olan kişiler için büyük balıklar daha iyi bir seçenek. Balığın kızartılarak pişirilmesi ise bu dost gıdayı tamamen düşmana çeviriyor ve gereksiz miktarda trans yağ tüketimine neden oluyor. Balığın ızgara, buğulama ya da fırında pişirilmesi gerekiyor.
Kuruyemişler yağ değil protein içeriyor
Yakın zamana kadar yağ olarak değerlendirilse de fındık, fıstık, ceviz ve badem yeni yapılan çalışmaların ışığında artık protein olarak kabul edilmeye başlandı. Artık, günlük protein ihtiyacının karşılanmasında, kuruyemiş olarak tanımlanan yağlı tohumların tüketilmesi öneriliyor. Magnezyum, çinko, bakır gibi mineraller açısından çok zengin olan bu grup, mineral takviyesinde faydalı olsa da, özellikle mineral eksikliği yaşayan kişilerin bunu sadece kuruyemiş ile gidermesi mümkün değil.
Yağ içeriği yüksek olan bu besini ölçülü tüketmek büyük önem taşıyor. Herkesin günlük toplam tüketimini kendi avuç içi kadar belirlemesi gerek. Kuruyemişler, olumsuz koşullarda saklandığında toksik madde oluşabilir. Bu nedenle, dengeli beslenme için kuruyemişleri kabuklu satın almak ve kırar kırmaz tüketmek gerekiyor.
Kişiye özel yumurta tüketimi
Yumurta, anne sütünden sonra en iyi protein kaynağı olarak kabul edilir. Yumurtayı kan değerlerinde problem olmayan kişiler, haftada 2-3 kez rahatlıkla yumurta tüketebilir. Kan değerleri yüksek olan kişiler ise 10 günde bir yumurta tüketebilir.
Yumurtayı sadece tek başına yenilen bir gıda olarak düşünmemek gerek. Yemeklerin sosunda, kek, poğaça gibi besinleri tükettiğimizde de yumurta yenmiş sayılır. Yumurtayı düşmana çevirmemek için ise yeme sıklığının yanı sıra pişirme yöntemi de önem taşımakta. Yumurtayı bol tereyağına kırarak yemek tehlikeli bir seçeneğe dönüştürüyor. Çocuk beslenmesinde ise çocuğun alerjisi yoksa gün aşırı yumurta tüketimi öneriliyor.
Sebzeleri kavurmadan pişirmek gerek
Günlük 5-8 porsiyon beslenmenin içerisinde yeteri kadar sebzenin de bulunması şart. Ancak sebzeleri kavurmadan pişirmek gerek. Faydası saymakla bitmeyen sebzelerin zararlı maddelere dönüşmesi pişirme yönteminden kaynaklı.
Bir kilo sebzeye bir bardak yağ koymak, şeker eklemek gibi pişirme yöntemleri sebzeleri kalori bombasına dönüştürüyor. Sebzeleri pişirirken çiğden tencereye koyarak, kısık ateşte ve zeytinyağını sonradan ekleyerek pişirilmesi gerekiyor.
Meyvelerin suyunu sıkmadan tüketin
Günde 5-8 porsiyon beslenmede sebzenin olduğu kadar meyvenin de yer alması gerek. Ancak Meyvelerin suyu sıkılmamalı. Ölçüsüne bakıldığında bir porsiyon meyve, orta büyüklükte bir meyveye veya bir kâse taneli meyveye denk geliyor. Vitamin ve mineral zenginliği açısından, her mevsimde yeterli mevsim meyvesi tüketmek önemli.
Ancak meyveyi bir bütün olarak değil de suyunu sıkarak tüketmek, gereksiz şeker yükü almaya neden oluyor. Meyve suyu kana hızlı karışıyor, kan şekeri hızla yükselip düşüyor ve gereksiz kalori alımı da vücutta yağ olarak depolanıyor. Bu nedenle hem posa alımını artırmak hem de daha sağlıklı bir seçeneğe dönüştürmek için meyvelerin çok iyi yıkanarak bütün halde tüketilmesi önemli. Meyve suyu da günde bir çay bardağı ile sınırlanmalı.