Dünya tarihine yön vermiş Müslüman bilim insanları
Batı'nın kendi icadı veya çalışmaları olarak aksettiği birçok yenilik, aslında adeta güneşin doğuşu gibi şarktan kendini göstermişti. Birçok İslam bilim adamının yaptığı çalışmalar, keşifler ve icatlar hem şaşırtıcı hem de hayranlık uyandırıcı nitelikte. Üstelik Batı medeniyetlerinde de kendilerine hatırı sayılır şekilde yer edinmişler. İslam bilim dünyasının parlayan güneşlerini ve bize bıraktıklarını sizler için derledik.
MATEMATİK VE METAFİZİĞİ KENDİ BAŞINA ÖĞRENDİ
İbn-i Sina matematikte mantık ve öklit geometrisini ünlü matematikçi Abdullah Natili'den, fizik, matematik ve metafiziği kendi kendine öğrenmişti. Matematik kavramları üzerinde duran İbn-i Sina'nın matematik felsefesinin kurucularından biri olduğu söylenebilir.
Fizikle ilgili olarak optik, fizyolojik optik ve dinamik konularına ilgi duyan ve bu konudaki klasik bilgileri tartışarak yeni görüşler ileri süren İbni Sina, fizikteki önemli konulardan birisi olan hareketin açıklanmasında, Aristo'nun görüşüne karşı çıkar ve herhangi bir cisim bir engelle karşılaşmıyorsa onun hareketinin sürekli olduğunu söyler. Bu, daha sonra Newton tarafından da aynı şekilde ifade edilen Birinci Newton Yasası'dır.
RUHA DÜŞÜNME YETİSİNİ KAZANDIRDI
Kimyada (simya) transmutasyon teorisinin doğruluğunu araştırmış ve reddetmiştir. Çünkü her maddenin kendine ait özellikleri vardır. Teorisinin doğruluğunu deneysel olarak da göstermiş, saptamış ama onun yerine koyulacak yeni bir önerisi de yoktu. İbn-i Sina astronomide de Aristo'dan farklı düşünmez. Takvim çalışmasına girer, mikrometreyi ve Azimut kadranını (astronomik pusula) bulur, bu da teknolojik gelişmelere katkıda bulunduğunu gösterir.
İbn-i Sina felsefeyle de ilgilenir. El-Kindi, El-Farabi ve İbn-i Rüşd ile birlikte dört Aristotelesçi İslam filozofu arasında yer alan İbn-i Sina'ya göre felsefe ilimleri teorik ve pratik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Teorik olanlar yani matematik, doğa bilimi ve metafizik aklı sürekli düşünür bir hale getirerek, ruha düşünme yetisini kazandırır. Pratik felsefe ise teorik düşünme yetisini kişinin karakter özellikleriyle birleştirerek eylemler ile ilişkilendirir. İbn-i Sina Aristo metafiziği ile İslamiyeti kaynaştırmaya çalışmıştır.
Kemâlüddîn El-Farisi, İranlı olmasına karşın, matematik, fizik ve astronomi konularında kitaplar yazdı. Asıl ününü İbn el-Heysem'in Kitab el-Menâzır adlı optik kitabına yazmış olduğu şerh kitabı olan Tenkih el-Menâzır 'a borçludur. Kitaplarına yönelik çok fazla çalışma yapılmadı.
En önemli kitabı Tenkih'te, ışık kaynağı olarak nesneyi görmekte ve görmeye de nesneden gelen bu ışınların yol açtığını ileri sürdü. Kitabının ilk kısmının üçüncü bölümünde İbn el-Heysem'den yaptığı alıntıdan hareketle, gözün kendinden ışıklı ya da ışıklandırılmış nesneden ışık gelmediği sürece hiçbir şeyi algılayamayacağını belirtti. Aynı şekilde öncülerinde olduğu gibi nesnelerin ışık kaynağı ve ışıklandırılmış olmak üzere ikiye ayrıldığını benimsedi.
GÖKKUŞAĞININ OLUŞUMUNU AÇIKLADI
Gökkuşağının oluşumunun açıklanması, Ortaçağ optik biliminin hem doğuda ve hem de batıda en önemli konularından biridir. Çünkü bu optik olgu, hem bir doğulu ve hem de bir batılı bilim adamı tarafından birbirlerinden bağımsız olarak, doğru bir biçimde, yani bu günkü gökkuşağı açıklamasına benzer bir şekilde açıklanabilmiştir. Optik çalışmalarıyla bütün zamanların en büyük optikçisi unvanını alan ve başarılı kırılma deneylerinden dolayı da ikinci Ptolemy diye adlandırılan İbn el-Heysem, bütün çabasına rağmen gökkuşağının oluşumunu doğru olarak açıklayamamıştır. Kemalüddin el-Farisi ise İbn el-Heysem'in kavram ve açıklamalarından hareketle gökkuşağını doğru olarak açıklamayı başardı.
Kuramsal ve deneysel araştırmalarla kimyanın gelişimini büyük ölçüde etkileyen ve kimya tarihinin efsanevi temsilcilerinden biri olan Ebû Mûsâ Câbir İbn Hayyân el-Sûfî, tıp, astronomi, matematik ve felsefeyle ilgili çalışmalar da yaptı.
Birçok bilim tarihçisine göre Câbir bin Hayyân, Boyle, Priestley ve Lavoisier gibi modern kimyanın kurucuları ile denklik gösteriyordu. Hem yaptığı bilimsel çalışmaları hem de deneysel yöntemin önemini kavramış ve başarıyla uygulamış olması Câbir İbn Hayyân'ın bütün kimya çalışmaları üzerinde derin bir etkisi olmasına yol açmıştı.