Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?
Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…
Giriş Tarihi: 27.06.2019
17:35
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
18:08
Bütün İstanbul onun ayarladığı saatle oturup kalktığı için gençliğinde bu yaşlı muvakkite gıpta eden Refik Halid'i dinleyelim:
"Gizlendiği taş yuva, bana acayip, efsunlu, perilerle meskûn bir türbe gibi gelirdi. Öyle bir türbe ki içinde kafatası zaman ölçüsüne yarayan karışık âletlerle dolu bir yarı ölü barınırdı. El ayak çekildikten, önündeki o mahşer ve insan seli dağılıp durulduktan sonra sanduka usulcacık kımıldar, sessizce açılır, içinden ufak tefek, gözlüklü, kafası kocaman, vücudu sıska bir hayalet sıyrılır, bastığı duyul madan yürür, gelir, ahiretten aldığı bir emirle yelkovanı düzeltir, saati, tüyler ür pertici bir zincir sesiyle kurar, yine süzülerek sandukaya girer, kaybolurdu.
Fakat loş, izbe, taş duvarlı muvakkithanede "tık! tık!" yüreğindeki intizamla attığı daima duyulurdu! Ve İstanbul'da sabah ezanları bu saatle okunur, horozlar onu bilerek öter, güneş onunla doğar, vapurlar ilk düdüklerini ona uydurarak çalar, şehir böyle uyanır, böyle harekete gelir, yine böyle, onun işlettiği saatle, gevşer, susar, uyurdu. Yenicami saati fermanına boyun eğilen tam bir şehinşah idi. Padişah yasağı üç gün sürer, padişahlar ve fermanları devrilir, fakat onun sultanlığı, saniye şaşmadan, hükmünü yürütürdü."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, ayarları birbirini tutmayan bu saatler yüzünden kaybedilen zamanı yeniden kazanmak için kurulmuş, etrafında Saatleme Bankası, Saat Sevenler Cemiyeti gibi aynı ölçüde lüzumsuz bir yığın kuruluş yaratan tepeden tırnağa abes bir müessese anlatılır.
Ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü 'ne geçmeden önce, Tanpınar'ın "zaman"ı ve saatleri kendisine mesele edinmiş yazarların başında geldiğini, saat meselesine de ilk defa 1946 yılında Ülkü mecmuasında tefrika edilen Mahur Beste adlı romanında girdiğini hatırlatmak gerek.
Bu romanın trajik kahramanı Behçet Bey, kitaplar, musiki ve mücellitlik âletleri, saatler ve irili ufaklı bir yığın antika eşya ile dolu odasındaki masalardan birinde kitap ciltlemekte, diğerinde saat tamir etmekte, "Mısır hükümdarlarının bütün zenginliklerini topladıkları mezarlarında ölüm uykularını uyumaları gibi, o da bu sevdiği eşya arasında, hangi zamanı saydıkları bilinmeyen bir yığın saat tıkırtısında uyu"maktadır.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü 'nün kahramanı Hayri İrdal'ın hayatında saatlerin özel bir önemi vardır. Evlerindeki ayaklı büyük duvar saati, babasının dedesi tarafından bir beladan kurtulursa yaptırmayı nezrettiği cami için satın aldığı, fakat bu camiyi yaptıramadan öldüğü için aileye kalan, üstelik etrafta bir yığın dedikoduya yol açan eşyalardan biridir.