Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?
Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…
Giriş Tarihi: 27.06.2019
17:35
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
18:08
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, ayarları birbirini tutmayan bu saatler yüzünden kaybedilen zamanı yeniden kazanmak için kurulmuş, etrafında Saatleme Bankası, Saat Sevenler Cemiyeti gibi aynı ölçüde lüzumsuz bir yığın kuruluş yaratan tepeden tırnağa abes bir müessese anlatılır.
Ancak Saatleri Ayarlama Enstitüsü 'ne geçmeden önce, Tanpınar'ın "zaman"ı ve saatleri kendisine mesele edinmiş yazarların başında geldiğini, saat meselesine de ilk defa 1946 yılında Ülkü mecmuasında tefrika edilen Mahur Beste adlı romanında girdiğini hatırlatmak gerek.
Bu romanın trajik kahramanı Behçet Bey, kitaplar, musiki ve mücellitlik âletleri, saatler ve irili ufaklı bir yığın antika eşya ile dolu odasındaki masalardan birinde kitap ciltlemekte, diğerinde saat tamir etmekte, "Mısır hükümdarlarının bütün zenginliklerini topladıkları mezarlarında ölüm uykularını uyumaları gibi, o da bu sevdiği eşya arasında, hangi zamanı saydıkları bilinmeyen bir yığın saat tıkırtısında uyu"maktadır.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü 'nün kahramanı Hayri İrdal'ın hayatında saatlerin özel bir önemi vardır. Evlerindeki ayaklı büyük duvar saati, babasının dedesi tarafından bir beladan kurtulursa yaptırmayı nezrettiği cami için satın aldığı, fakat bu camiyi yaptıramadan öldüğü için aileye kalan, üstelik etrafta bir yığın dedikoduya yol açan eşyalardan biridir.
Halit İrdal'ın bu dedikodular yüzünden düşman olduğu, ama ileride Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün bir çeşit ikonu hâline gelecek olan bu duvar saati, aslında "kendi halinde, hiç kimsenin işine karışmadan, kervanını kaybetmiş bir mekkâre gibi başıboş, dalgın dalgın" yürüyen bir saattir; hangi takvimle hareket ettiğini, hangi yılın peşinde koştuğunu, bazen niçin birdenbire durup günlerce beklediğini, sonra niçin "ağır, tok, etrafı dolduran sesiyle hangi gizli vakayı birdenbire ilân" ettiğini kimse bilmez.
Hayri İrdal'ın annesi, böyle birden durup birden çalışmalarını hayra yormadığı için evliya yahut iyi saatte olsunlardan biri olduğunu zannettiği bu saate, muhtemel felaketlerin önüne geçmek için "Mübarek", babası ise "Menhus" adını koymuştur. Evin yatak odasında da kurulunca devrin moda türkülerinden birini çalan, Mübarek'e göre laik sayılabilecek masa saati, bir de Hayri İrdal'ın babasının koyun saati vardır; "pusulalı, kıblenümalı, takvimli, alaturka ve alafranga, mevcut ve gayrimevcut bütün zamanları sayan" acayip bir saattir bu.