Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?
Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…
Giriş Tarihi: 27.06.2019
17:35
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
18:08
Hayri İrdal'ın annesi, böyle birden durup birden çalışmalarını hayra yormadığı için evliya yahut iyi saatte olsunlardan biri olduğunu zannettiği bu saate, muhtemel felaketlerin önüne geçmek için "Mübarek", babası ise "Menhus" adını koymuştur. Evin yatak odasında da kurulunca devrin moda türkülerinden birini çalan, Mübarek'e göre laik sayılabilecek masa saati, bir de Hayri İrdal'ın babasının koyun saati vardır; "pusulalı, kıblenümalı, takvimli, alaturka ve alafranga, mevcut ve gayrimevcut bütün zamanları sayan" acayip bir saattir bu.
Tanpınar Hayri İrdal'ın ağzından eski evlerimizdeki bu saat bolluğunun sebebini şöyle izah eder:
"Herkes bilir ki eski hayatımız saat üzerine kurulmuştur. Hatta sonraları Muvakkit Nuri Efendi'den öğrendiğime göre, Avrupa saatçiliğinin en büyük müşterisi daima Müslümanlar ve onlar içinde en dindarı olan memleketimiz halkı imiş. Günde beş vakit namaz, ramazanlarda iftar, sahur, her türlü ibadet saatle idi. Saat Allah'ı bulmanın en sağlam çaresi idi ve bu sıfatla eskilerin hayatını idare ederdi. Adım başında muvakkithaneler vardı.
En acele işi olanlar bile onların penceresi önünde durarak cebinden, servetlerine, yaşlarına, cüsselerine göre altın, gümüş, sadece savatlı, kordonlu, kordonsuz, kimi bir iğne yastığı yahut kaplumbağa yavrusu kadar şişkin, kimi yassı ve küçük, saatlerini besmeleyle çıkarırlar, sayacağı zamanın kendileri ve çoluk çocukları için hayırlı olmasına dua ederek ayarlarlar, kurarlar, sonra kulaklarına götürerek sanki yakın ve uzak zaman için kendi lerine verdikleri müjdeleri dinlerlerdi.
Saat sesi bu yüzden onlar için şadırvanlardaki su sesleri gibi hemen hemen iç âleme, büyük ve ebedî inançların sesiydi. Onun kendisine mahsus, hayatın her iki buudunda genişliyen hassaları vardı. Bir taraftan bugününüzü ve vazifelerinizi tâyin eder, öbür taraftan da peşinde koştuğunuz ebedî saadeti, onun lekesiz ve arızasız yollarını size açardı.
Sünnetinde dayısının hediye ettiği saati birkaç hafta içinde tamir edilemeyecek bir hurda yığınına çeviren ve sokakta bulduğu bir saatle de aynı şekilde ilgilendiği için sınıfta kalan Hayri İrdal, okuma hevesini bu sebeple yitirerek vaktinin çoğunu Nuri Efendi'nin muvakkithanesinde geçirmeye başlar. Saatler ve zaman hakkında çok şey öğrendiği Nuri Efendi, Allah'ın insanı kendi suretinde yaratması gibi, insanın da saati kendine benzer bir âlet olarak icat ettiğine inanan ve "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekan insanla mevcuttur." gibi felsefî mottoları bulunan bir filozoftur.