Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?
Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…
Giriş Tarihi: 27.06.2019
17:35
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
18:08
Sünnetinde dayısının hediye ettiği saati birkaç hafta içinde tamir edilemeyecek bir hurda yığınına çeviren ve sokakta bulduğu bir saatle de aynı şekilde ilgilendiği için sınıfta kalan Hayri İrdal, okuma hevesini bu sebeple yitirerek vaktinin çoğunu Nuri Efendi'nin muvakkithanesinde geçirmeye başlar. Saatler ve zaman hakkında çok şey öğrendiği Nuri Efendi, Allah'ın insanı kendi suretinde yaratması gibi, insanın da saati kendine benzer bir âlet olarak icat ettiğine inanan ve "Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekan insanla mevcuttur." gibi felsefî mottoları bulunan bir filozoftur.
Hayri İrdal, Saatleri Ayarlama Enstitüsü kurulduktan sonra, Enstitü'ye bir geçmiş icat etmek gerektiğini düşünen Halit Ayarcı'dan bu bilge muvakkitin hayatını ve eserlerini yazma teklifi alır. Fakat Ayarcı âni bir ilhamla Ahmet Zamanî Efendi diye güya on yedinci asırda, yani yaşamış ve "Graham'dan evvel râbia hesaplarını bulmuş" bir adam uydurarak İrdal'ın önüne sürecektir. İrdal da kolları sıvayıp Muvakkit Nuri Efendi'ye dair malzemeyi ve onun fikirlerini kullanarak Ahmet Zamanî Efendi ve Eseri adlı kitabını yazar.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde geçmişin arı duru taraflarını yahut uzuvlarından birinde nasılsa kalmış bir hayatiyet belirtisini temsil eden Nuri Efendi, edebiyatımızın galiba ilk ve tek muvakkitidir. Hayatımızdan uzunca bir süre önce çekilen muvakkitlerin ve boşalan muvakkithanelerin bir zamanlar ne kadar önemli kişiler ve kurumlar, saatlerin de ne kadar önemli âletler olduğunu yeni nesiller eskilerin yazdıklarını okudukları takdirde öğrenebilirler.
Eski evlerimizde bitip tükenmek bilmeyen tik taklarıyla zamanı öğüten ve sessizliği âdeta çoğaltıp kesifleştiren saatlerin tahtı, önce gramofon, daha sonra radyo tarafından sarsıldıysa da, imtiyazlı yerini dijital teknoloji tarafından sıradanlaştırılıncaya kadar korudu. Rahatça satın alınabilen, değiştirilebilen, hatta çöpe atılabilen bir nesne hâline gelince bütün büyüsünü yitiren saatler ister istemez edebiyattan da kovulmuş görünüyor. Hâlbuki eski yazarların duygu ve düşünce dünyasında saatin yeri, hayatımızdaki yeriyle doğru orantılı olduğu için saatler ve saat meraklıları, "zaman" meselesini kendine dert edinmiş bütün yazarların vazgeçemedikleri temalar ve karakterlerdir.