15 Temmuz'un yıl dönümündeyiz. Tam 1 yıl önce büyük bir travma yaşadı insanımız, özellikle de çocuklarımız. Beklenmedik bir anda havada jetler, sokakta tanklar, ellerinde etrafa ateş açan askerler gördüler. Önce inanamadık yaşanalar adeta. Başka şeylerle açıklamaya çalıştık. Olmaz böyle bir şey diyerek. Tüm travmaya uğrayanların geçirdiği bu süreci çok hızlı atlattık Allahtan. Önce inkâr ettik ama şok süresi uzamadan gerçeği anladık ve harekete geçtik. Bitmeyen bir film gibiydi o çeyrek günde olup bitenler. Ya da uzun süren bir kâbus. Olanları bizler anlamakta zorlandık, çocuklarımız ne yapsın. Kafaları karıştı, duyguları çöktü, güvenleri yıkıldı. Ağladılar ve sordular, "bunlar bizim askerlerimiz değil mi, niçin bize saldırıyorlar" diye. Bu sorunun cevabını kısaca vermek kolay olmadı ve olmayacak onlara. Ancak anlatacağız, hem de çok anlatacağız olup bitenleri. Zihinlerinde tek bir soru işareti kalmasın, olanları yaşamları boyunca unutmayıp ders çıkarsınlar diye.
Bu travmanın etkilerini başta çocuklar olmak üzere uzun süre yaşayacağız. Bizler bu travmadan çıkardığımız dersle, belki de çok üzerinde durmadığımız bazı konularda, çocuklarımıza yeniden bir şeyleri öğretmemiz gerektiğini anladık. Bu temel öğretileri asla unutmamalı ve hassasiyetle üzerinde durmalıyız. Şunları anlatıp, öğretmeliyiz çocuklarımıza; çok basit, net ve onların gelişim düzeylerine uygun olarak anlayabilecekleri bir dil ile.
Hayatımızda en önemli değerlerinden birinin VATAN olduğunu ve asla VATAN'sız yaşanamayacağını, VATAN'sız olmanın nelere mal olacağını.
İnsanın ancak HÜR yaşar ise insan olacağını, esaretin en aşağılık durum olduğunu, HÜR yaşamak için gerekirse canımızı verebileceğimizi.
Bize saldıranların sadece DIŞ DÜŞMANLAR olmadığını, İÇERİDE de hainlerle işbirliği yapan DÜŞMANLARIMIZ olabileceğini.
Asla beyinlerini KİRAYA vermemeleri gerektiğini, düşünme ve akletme kabiliyetlerini mutlak kullanmalarını, kendilerine verilen dini telkin ve önerileri KURAN ve SÜNNETE uygun olup olmadığını mutlaka kontrol etmeleri gerektiğini, Allahtan başka kimseye "kayıtsız şartsız" bağlı olmamalarını.
Yaşadıkları her güne şükretmelerini, BARIŞ içinde yaşamanın en büyük mutluluk olduğunu.
Hangi inanç, düşünce, etnik grup ve ideolojide olursa olsunlar, insanları insan oldukları için sevmeleri gerektiğini ve asla AYRIMCILIK yapmamalarını.
Ülkemizde her zaman HAİN'lerin olabileceği, bunlara karşı uyanık olmaları gerektiğini, en büyük ihanetin de VATANA karşı yapılacak ihanet olduğunu.
Polis ve askerlerimizin ülkenin güzel evlatlarından oluştuğunu, onları sevip sahip çıkmamız gerektiğini, onların bizim için mücadele ettiğini, ancak her grupta olabileceği gibi onlar içinde de kötü niyetli kişilerin olabileceğini.
Halkın iradesine, insanların hür iradeleri ile yaptıkları tercihlere saygı göstermek gerektiğini, ZORBALIK ve ŞİDDET ile hiçbir şey elde edilemeyeceğini, zorbaların er ya da geç mutlaka hesap vereceğini ve cezalarını çekeceklerini.
BİZİM ASLA BAŞKA BİR VATANIMIZIN OLMADIĞINI….