Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 22, 2018
Bir musibet, bin nasihat

Kalıcı öğrenmenin en iyi yollarından biri; yaptıklarımızın ve yaşadıklarımızın kazandırdığı tecrübedir. Geçmişin deneyleri ve gözlemleri; geleceğe ışık tutar, yol gösterir.

İşin garibi; tecrübenin ağır ve acıklı olanı, daha fazla öğretici olur. Aklımızla, ruhumuzla, bedenimizle derinden hissettiğimiz şeyler; kayıtlara geçer ve kalıcı bilgi haline gelir.

Atalarımız, böyle durumlar için; "Bir musibet, bin nasihatten evladır" demişler. Başımıza gelen kazalardan ve belalardan ders alıp; benzer durumlara hazırlıklı olmamızı önermişler.

Bu hassasiyet; dualarımıza bile girmiş. "Görünür görünmez kazalardan, belalardan koru Allah'ım" lafzı; sürekli tekrar edilen sabit dualarımızdan birisi haline gelmiş.

Şimdilerde; ülke ve toplum olarak, yeni bir kaza ve bela ile muhatap oluyoruz. Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, askeri, diplomatik silahların eş zamanlı olarak kullanıldığı saldırılar alıyoruz.

Dünyanın süper zalimi Amerika; varlığımıza kasteden darbeler vuruyor. Biz dik durdukça ve direndikçe; daha büyük tehditler savuruyor.

Ya, onurlu bir var oluşun mücadelesini verecek; ya da zalime boyun eğip, esareti kabul edeceğiz. Tercih edeceğimiz tavırla, iki sonuçtan birine talip ya da razı olacak; çocuklarımıza ve torunlarımıza miras bırakacağımız toplumsal geleceğimizin kaderini belirleyeceğiz.

O halde, yeniden; önemli bir dönüm yahut dönüşüm noktasında duruyoruz. Hem kendi ülkemiz ve toplumumuz, hem gönül coğrafyamız içindeki dost ve akraba topluluklar, hem de dünya ve insanlık âlemi açısından; yeni bir oyun kurma ve o oyunun kötü adama karşı mücadele veren iyi adamı olma konumunda bulunuyoruz.

Bunun için; atılması gereken adımlar, yapılması gereken işler var. İçeride ve dışarıda, huzuru ve güveni arayan gözler ve gönüller; "dünyanın birden büyük olduğunu" göstermemizi bekliyorlar.

SAFLAR SIKLAŞIYOR

ABD Başkanı'nın "kovboy" dili ve üslubu ile yaptığı havalı tehditler; bizi, birbirimize yaklaştırmaya başladı. Şer odaklarının bağlısı ve bağımlısı haline gelmiş köle ruhlu ajanlar dışındaki herkes; ortak doğrulara ve değerlere sahip çıkıp, devletinin ve milletinin yanında yer aldı.

Sosyal ve kültürel farklılıklarımızı, siyasal ve ideolojik ayrılıklarımızı bir kenara bırakıp; büyük ve güçlü bir zincirin halkaları gibi birleşiyor, bütünleşiyoruz. Vurulan her darbe, bünye direncimizi artırıyor; yekvücut olma niyeti ve gayreti içine giriyoruz.

Dik duruşun ve direnişin yanında yer alan kişilerin, kurumların, ülkelerin, toplumların sayısı; değişik tepki ve destek biçimleriyle birlikte, giderek artıyor. Dünyanın kabadayısından tekme ve tokat yiyenler, zalimin zulmü karşısında sus-pus olmayı içine sindiremeyenler, yeryüzünü herkes için huzurlu ve güvenli bir ortam haline getirmek isteyenler; yeni oyun kurucuya el uzatıp, saf tutuyor.

Bu gidişle, dünyanın yeni süper gücü; Türkiye'nin başını çektiği mazlum ve mağdur milletler topluluğu olacak. İnsanı yaşatma ve yüceltme amacına odaklanacak bu yeni düzende; yeryüzünün nimetleri adil paylaşılacak ve kiminin aşırı açlıktan ölmesine, kiminin aşırı tokluktan obez olmasına zemin hazırlayan anlayış ve işleyiş son bulacak.

GÖNÜLLER YAKLAŞIYOR

Anlamı ve amacı kulun Allah'la ve diğer kullarla yakınlığını artırmak olan bir Kurban Bayramı'nın içindeyiz. Devlet ve millet olarak; dünyanın en ücra köşesindeki mazluma, mağdura bile ağız tadı ve gönül hoşluğu götürmenin peşindeyiz.

İç ve dış dinamiklerin oluşturduğu, geliştirdiği "savunma seferberliği" ruhu ile "çare olma seferberliği" ruhunu bir arada yaşıyoruz. Gönül coğrafyamızın suni sınırları kalkıyor, yapay duvarları yıkılıyor; bir rahmet ve bereket ikliminde, milyonlarla buluşuyoruz.

Vakıfların, derneklerin, cemaatlerin, cemiyetlerin, kamu kurumlarının, özel sektör temsilcilerinin Kurban organizeleri; onlarca bölge, yüzlerce ülke, binlerce şehir, milyonlarca insan arasında "gönül köprüleri" kuruyor. İyilik iklimi içinde oluşan ve gelişen doğal dostluklar, yakınlıklar; daha vicdanlı bir dünyanın ve düzenin mayası haline geliyor.

ÖĞRENME GERÇEKLEŞİYOR

Bu arada, her yaş ve seviyedeki insanlar, içerideki ve dışarıdaki milyonlar; dostu ve düşmanı, iyiyi ve kötüyü, adili ve zalimi açıkça görüyorlar. Hayrın ve şerrin kimden, nereden geldiğini ve geleceğini iyice öğreniyorlar.

Yaşadığımız safha ve süreçlerin, süzme bal gibi rafine sonuçlarını; tecrübe hanemize yazıyoruz. Karanlık mihrakların kirli ellerindeki kötülük fırçalarını çöpe atıp; temiz fırça, taze boya ile yeni bir dünya resmi çiziyoruz.

Safların sıklaşmasını, gönüllerin yaklaşmasını, etkin öğrenmenin gerçekleşmesini; kalıcı bir değere dönüştürmeliyiz. Akıllarımızı, ruhlarımızı, bedenlerimizi; iyilik halimizin daim ve ziyade olması için çalıştırmalıyız.

Bu günlerde başlayan ve giderek yaygınlaşan "her şeyin yerli ve milli olanını tercih etme" eğilimi; ümit ve güven veriyor. Ancak, tepkimizi tedbire dönüştürüp; muhannete muhtaç olmamak için, "her şeyin daha iyisini ve daha fazlasını üretme" safhasına geçmemiz gerekiyor.

Örgün ve yaygın eğitim kurumlarımızın, yetişme çağındaki çocuklarımıza ve gençlerimize, kazandırması gereken temel formasyonlardan biri bu olmalı. Büyüyen ve gelişen Türkiye, öz kaynaklarından oluşan güç ve imkânla; dünyanın bütün mazlumlarının ve mağdurlarının hamisi haline gelmeli.

Zamanın ruhu, bize bunu telkin ediyor. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın; tarih, bu yöne doğru akıp gidiyor.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN