Eğmeden, bükmeden, nezaketen yahut siyaseten kem-küm etmeden; kitabın ortasından konuşalım. Anlayışlarımız ve yaşayışlarımız farklı, hatta aykırı olsa bile; evrensel değerlerimizden biri olan dürüstlüğe birlikte sahip çıkıp, "olduğumuz gibi görünme, göründüğümüz gibi olma" noktasında bulaşalım.
Türkiye'de birileri, yıllardır gizli-açık "din düşmanlığı" yapıyor; ama görüntüde "laiklik"ten, "demokrasi"den, "insan hak ve özgürlükleri"nden dem vuruyorlar. Sosyal ya da siyasal desteğe ihtiyaç duyduklarında "dindar-muhafazakar" kisvesine bürünüp, "bizim de ailemizde-akrabamızda hacı-hoca var" hikayeleri anlatıyor; ellerine fırsat geçince de dini ve dindarı erteleme, engelleme, tasfiye etme yoluna gidiyorlar.
Bugünlerde CHP'li ve HDP'li belediyeler, seçim meydanlarında verdikleri sözleri unutup; "28 Şubat zihniyeti"ni hortlatan bir anlayışla, kıyısından-köşesinden dindar ve muhafazakar olanlara karşı bile "cadı avı"na çıkıyor. Eskiden beri "devlet-millet düşmanlığı"nı şiar edinmiş bazı medya mensupları ise; öküz altında buzağı arayan yahut bir kaşık suda fırtınalar koparmayı uman haberler yapıyor.
Neymiş efendim; "ders saatlerinin Cuma namazına göre ayarlanması" öğretmenleri ve öğrencileri sıkıntıya sokuyormuş. Ayrıca, "eğitim hizmetlerinin aksaması"na yol açtığı için; veli tepkileri ayyuka çıkıyormuş.
Yahu, be adam; devlet dinsiz olabilir ama, milletin bir dini var. Müslüman aydınlar ve yöneticiler, memurlar ve işçiler, öğretmenler ve öğrenciler; dinen "farz" olan ve "camide-cemaatle-vaktinde" eda edilmesi gereken Cuma namazını kılmak için camiye gitmek istiyorlar.
Devlet mesai saatlerini değiştirmesin de millet dinini mi değiştirsin? Sizin paşa keyfiniz için hangi dinin yahut dinsizliğin mensubiyeti içine girsin?
BU VATAN KİMİN?
Öncelikle, bir soruya açık ve net cevap verelim. Devleti ve düzeni, anlayışı ve işleyişi, o temelin üzerinde yükseltelim.
Bu vatan kimin; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kim kurdu? Şanlı ve şerefli ecdadımız; hangi yüce değerler için, cephelerde can verdi?
Ayrıca, demokratik rejimlerin temel dayanağı "çoğunluk" ise; bu milletin çoğunluğu hangi dinin mensuplarından oluşuyor? Kamu hizmeti veren kadrolar ve kurumlar; kimin değirmenine su taşımak için çalışıyor?
Hafızamızı tazeleyelim, hatıralar dile gelsin. Orhan Şaik Gökyay'ın "Vatan" şiiri ile Mehmet Akif Ersoy'un "İstiklal Marşı" bir kez daha okunup incelensin.
Vatan; uğrunda can verip, altında yatanlarındır. İstiklal ise; Hak ve hakikat yolcusu olup bayraklar inmesin, ezanlar dinmesin diye nöbet tutanlarındır.
Tüm varlığını ortaya koyup, ölümüne istiklal mücadelesi veren de; yedi düvelin ve yetmiş iki buçuk milletin müdahalesine rağmen, Cumhuriyet'i kuran da bu zihniyetdi. Din ve devlet, vatan ve millet, kültür ve medeniyet ağacımızın dalları budanmış olsa da; kökü ve gövdesi hiç değişmedi.
GELİN BAŞA DÖNELİM
1921 Anayasası hazırlanırken, "devletin dini İslam'dır" hükmü konuldu. 1924 Anayasası'nda, bu hüküm aynen korundu.
TBMM'nin 10 Nisan 1928 tarihli toplantısında; İsmet İnönü ve arkadaşlarının teklifiyle kaldırıldı. 1937 Anayasası'nda ise; "Türkiye Cumhuriyeti laiktir" ifadesi yer aldı.
Osmanlı'da 1839 yılından sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nde 2 Ocak 1924 tarihinden itibaren; Cuma günü hafta sonu tatili olarak kabul edilmişti. Hatta, bu uygulamaya geçilirken ve Cumartesi yahut Pazar yerine Cuma tercih edilirken; başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, dönemin siyasileri tarafından, "dini gelenek" gerekçe gösterilmişti.
Hıristiyanlar'ın Pazar'ı, Yahudiler'in Cumartesi'si gibi; Müslümanlar'ın da Cuma'sı vardı. Haftanın diğer günleri "rızık" için çalışan insanlar; Cuma gününü de "rıza" kazanmaya yönelik işlere ve ibadetlere ayırıyorlardı.
Fakat, 27.05.1935 tarih ve 2739 sayılı yasayla; biz onlardan olmadıkça onların bizden razı olmadıklarını, olmayacaklarını gördüğümüz ve bildiğimiz "Avrupa'ya ayak uydurma" gerekçesiyle hafta sonu tatili Pazar'a alındı. Ayrıca, önceleri yarım gün tatil yapılan Cumartesi günü de daha sonra tam gün tatil olarak uygulandı.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'nın tabiriyle; "Bize bir nazar oldu, Cuma'mız Pazar oldu, ne olduysa hep azar azar oldu!." Müslümanın dini geleneği ilga edilip; Yahudinin ve Hristiyanın isteğine, iradesine uyduruldu.
Gel gör ki; bütün bunlara rağmen, milletin genetiği değişmiyor. 2014 yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye İstatistik Enstitüsü'ne yaptırdığı geniş kapsamlı "Dini Hayat Araştırması"na göre; toplumun % 99.2'si, "İslam dinine mensup" olduğunu söylüyor.
Adını "Cumhuriyet" koyanlara, devleti "laik ve demokratik" sayanlara, "temel hak ve özgürlükler"e saygı duyanlara sesleniyoruz. Varisi olduğumuz, mirasına konduğumuz "kurucu irade"nin inancına ve isteğine uygun olarak; değiştirdiğiniz, dönüştürdüğünüz "Cuma"mızı ve "Cumhuriyet"imizi geri istiyoruz.