12 Kasım 2012 Cumartesi günü İstanbul'da Validebağ Öğretmenevi Adil Sultan Kasrı'nda İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Mehmet Akif İnan Vakfı ve Eğitim-Bir-Sen ortaklığında bir çalıştay düzenlendi. Çalıştayın amacı imam hatip okullarındaki sanat eğitim ve öğretiminin ne durumda olduğunu tespit etmek, sanat eğitim ve öğretiminin nasıl olması gerektiği konusunda birtakım tekliflerde bulunmak idi.
Okul idarecileri, görsel sanatlar öğretmenleri, üniversitelerden konu ile ilgilenen hocalar, ebru, minyatür, çini, tezhip, hat gibi sanatlarla iştigal eden ustalardan oluşan yaklaşık kırk kişilik bir grup gün boyu bu konuyu konuştu, tartıştı.
Tartışmalara geçmeden önce fikir vermesi bakımından sunumlar yapıldı. İlk konuşmacı Doç. Dr. Ayşe Taşkent, nitelikli bir sanat eğitimi ve öğretiminin nasıl olması gerektiğine dair oldukça kapsamlı bir sunum yaptı. Aynı sunumda sanat eğitimi ve öğretimi ile nelerin amaçlandığını açıkladıktan sonra görsel sanatlar dersinin amaçları üzerinde durdu. Daha sonra sanat eğitiminde kullanılan öğretim yöntemlerinden bahsettikten sonra sanat eğitim-öğretimindeki benimsenen yaklaşımlara değindi. Sanat eğitimi için çok önemli olan bir konudan, müze eğitiminin üzerinde önemle durdu. Sanat eğitiminin üç bileşeni, sanat eserlerini tanıma, uygulama ve müze eğitimi olarak belirledikten sonra sanat eğitim-öğretiminde karşılaşılan sorunlara değindi. Sorunlar, iki farklı başlıkta toplanmıştı. İlki kişisel sorunlar başlığı altında toplumun yeterince duyarlı olmaması ve ekonomik imkansızlıklar, diğeri ise yönetimden kaynaklanan fiziki ortamların yeterli olmaması, yönetici ve denetçi niteliklerin yetersizliği ve ölçme-değerlendirme idi.
Günün ikinci konuşmacısı Dr. Hatice Fakioğlu Bağcı, "İHO ve İHL Müfredatında Sanat Eğitimi ve Öğretimi" başlıklı bir sunum yaptı. Dr. Bağcı sunumunda mevcut sistem içinde zorunlu ve seçmeli dersler arasında sanat derslerinin durumunu tespit etmeye çalıştı. Bir sonraki konuşmacı Belkıs Doğan, özellikle hat, ebru ve tezhip kitaplarının üzerinde durdu. Kitapların her bakımdan değerlendirildiği sunumda benim ve katılımcıların dikkatini çeken husus imla konusunda hassasiyet gösterilmemesi idi. Onca komisyondan geçen kitaplarda iyi bir ortaokul öğrencisinin yapmayacağı hataların olması oldukça düşündürücü idi. Kitaplardan birinin yazarının orada olması ise tartışmaya ayrı bir renk ve heyecan kattı.
Sunumların ardından yapılan tartışmalar daha çok ders kitapları üzerinde yoğunlaştı. Ders kitaplarının aslında ders kitabı bile olmadığı, yardımcı olmak üzere hazırlatılan notlar olarak değerlendirilmesi gerektiği söylendi ve bir an önce kültürümüzü öğreten sanatlar ile ilgili ders kitaplarının yazılmasına dikkat çekildi.
Öğleden sonra ise Prof. Dr. Halil İbrahim Sağlam, çalıştayda sunulmak üzere hazırlanan "İmam Hatip Liselerinde Sanat Eğitim ve Öğretiminin Öğrenci, Veli, Öğretmen ve Yöneticilerin Görüşleri Işığında Değerlendirilmesi" başlıklı anket sonuçlarını paylaştı. Sonuçlara göre katılımcıların büyük bir kısmı imam hatip ortaokulu ve liselerinde kültürümüzü besleyen sanat eğitiminin verilmediği konusunda hemfikir. Maalesef imam-hatip liselerinde okuyan çocuklarımıza sanat sevgisi ve kültürü veremiyoruz. Vermediğimiz gibi kimi öğretmenlerin ve yöneticilerin de bu konuya olumsuz yaklaşması üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir diğer konu.
Sunumlardan sonra katılımcılar iki buçuk saat boyunca sunumlarda verilen bilgileri tartıştı ve önerilerde bulundu. Çalıştayda yapılan konuşmalar deşifte edilip yayınlaşınca neler konuşulduğunu ve önerildiğini öğrenebileceğiz.
Yapılan konuşmalardan ve tartışmalardan benim gördüğüm ve anladığım şu oldu. Şemseddin Yeşil'in 1955'lerdeki bir konuşmasında, Türk musikisinden anlamak için o musikinin neşet ettiği kültüre, felsefeye hatta dile aşina olmanın gerektiğinden söz eder. Bunun için sadece sanat öğretmek yetmez, iklimin bir diğer deyişle ortamın da hazırlaması gerekiyor. Ancak bu ortamı sadece okullarla sağlamak mümkün değil, çünkü iklim ülkenin her tarafında olmalıdır. TV'lerde, sokakta, çarşıda-pazarda, iş yerlerinde, devlet dairelerinde, kısaca her yerde olması gereken bir şeyden bahsediyoruz. Maalesef o iklimi kaybettik ve yaşadığımız sorunların büyük kısmı bu iklimin olmamasından kaynaklanıyor.
Dikkatimi çeken ikinci husus konunun doğrudan muhatabı olan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Talim Terbiye Kurulu'ndan kimsenin olmaması idi. O kadar uzmanın bir araya gelip gün boyu tartıştığı bir konuya konunum birinci dereceden sorumlularının katılmadığına da dikkat çekmiş olayım.
"Allah güzeldir ve güzeli sever" hadis-i şerifinin peşinde koşarak bir medeniyet inşa eden bir milletin çocuklarıyız. Atalarımız, güzel olan Allah'ın ve onun güzelliğinin yansımalarının peşinde koştu. Biz hangi güzelin peşinde koşuyoruz?
Cevabını aramak için uğraşmamız gereken soru bu.
İsmail Güleç