Gazze’de bir “Sahabi Yüreği”: Halid Nebhan
Şehid Halid Nebhan'ı ve taşıdığı dava şuurunu anlatabilmek için öncelikle onu, şahsiyetini ve taşıdığı dava şuurunu tahlil etmenin gereğine inanıyoruz. Buna muvaffak olabilmek için de bir hadis-i şerif ile yazımıza başlamak istiyoruz. Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyuruyor:
"Allah Teala bir kulu sevdiği zaman Hz. Cebrâil'e: "Ben filanı seviyorum onu sen de sev!" diye emreder. Cebrail onu sever ve sonra gök halkına (meleklere):
"Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz, diye seslenir. Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır…" (Müslim, Birr 157)
Hadis-i şerîften anlaşılan şudur: Allah Teala bir kulu sevdiği zaman onu meleklere ve insanlara da sevdirir. Aslında Allah Teala bir kulu sevdikten sonra onu Hz. Cebrail'in, diğer meleklerin ve insanların sevmesi de şart değildir. Ancak Allah Teala sevdiği kuluna daha ziyade ikram ve iltifat etmek için onu meleklerin şâhı Cebrail'e, göklerin halkı olan meleklere ve yeryüzünün sakinleri içindeki sâlih kullarına da sevdirmektedir. Nitekim bu hakikate, Meryem suresinin 96. ayetinde şöyle işaret edilmektedir: "İman edip salih ameller işleyenlere Rahman olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi uyandırır."
Ayette gecen "sevgi uyandırma" ifadesini "Kur'an Tercümanı" olarak şöhret bulan Abdullah İbni Abbas (ra), "Allah'ın onları sevmesi ve sevdirmesi" şeklinde yorumlamıştır. Dolayısıyla, müminlerin sevdiği, kendisine, gönülden gelen bir saikle muhabbet beslediği bir kişinin durumu, onun Allah katında da sevildiğinin göstergesidir. Ne mutlu salih kullar tarafından sevilen kişilere!
Şehadet haberini aldığımız günden beridir hemen her gün, Gazzelilerin "Ebu Ziya amca"sı, kendisi hakkında bilmediğimiz farklı yönleriyle çıkmaya devam ediyor. İnsanların, kendisini kaydettikleri videolarda bazen bir teselli konuşması, bazen de bir cenaze duası yaparken görülüyor. Bazen bir müslüman ülkenin halkına mesaj niteliğinde sözler söylüyor bazen de kendi halkına nasihatlerde bulunuyor. Ancak geride öylesine bir muhabbet mirası bırakmış ki, insanlar kendisinden bahsederken, anlattıklarına göz yaşları eşlik ediyor. Onun, hayattayken ilgilendiği kedilere, şimdi insanlar sırf "Ebu Ziya amca"nın ruhunu ta'ziz için yiyecekler götürüyor, besliyor onları..."
Görüntülerden birindeyse cenaze merasimi öncesinde sarılıp öptükleri bu aziz şehidin çehresindeki tebessüm gösterilerek, şehitlerin Rabbine ne kadar güzel bir gidişle gittikleri nazarlara veriliyor. Kısacası, biraz önce aktardığımız ayet ve hadisin, muhteşem bir şekilde günümüzde tekrar gerçekleşmesine şahit oluyoruz vesselâm…
Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz "sahabi yüreği" tanımlaması, onun hakkında söyleyecek sözü olan hemen herkesin ortak kanaati neredeyse… Peygamberimizden öğrendiklerini hayatına titizlikle aktarmaya çalışan asr-ı saadet erlerini hatırlatan, çağrıştıran bir hal görünüyor kendisinde… Aşağıda aktaracağımız hadise, şehid Halid Nebhan ile atılan bombalarda yaralanarak, bacağı kesilmek durumunda kalan bir Filistinli kız arasında geçiyor: Onu ziyaret eden ve tesellide bulunan şehidin sözleri aynen şöyle: "Olsun... Bacağın senden önce cennete gitti. Ahirette bir nur olarak sana gelecek. Allah'ın izniyle iyileşeceksin, iyi olacaksın. Merak etme sana yapay bacak takacaklar, tekrar yürüyebileceksin ve eskisi gibi hayatını yaşayabileceksin. Asla şunu unutma; veren de Allah'tır, alan da. Bize ayağımızı Allah verdi, dilediği zaman da olan O'dur. Eğer can emanetini de almak istiyorsa alır. Çünkü bu can da O'nundur, biz de O'na aidiz. Bunun için diyoruz ya; "Biz Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz." Her şey Allah'ındır, bizim canımızı da alırsa, buna razı oluruz ve 'Elhamdü lillah' deriz."
Öyle bir saf ve sağlam iman ile, öylesine şefkat ve empati kurarak söylüyor ki sözlerini, karşısındaki kızcağızın yüzünden, gönlündeki teselli esintilerinin etkilerini hissediyorsunuz… Hiç şüpheniz olmasın ki, asr-ı saadette yaşanmış buna benzer olayların şimdi sadece kahramanı farklı… Bu çağın kahramanı, şehid Halid Nebhan…
Onun, ardında bıraktığı güzelliklerin hangisini anlatalım bilmiyoruz. Bildiğimiz şey ise bu şehidin aynı zamanda son derece kadirşinas biri oluşu… Kendisine verilen Diyanet Vakfı 7. İyilik Ödülleri'nde ödüle layık görülmüş, ödülünü almaya gelememiş fakat Türkiye'ye videolu mesaj göndermişti. Konuşmasına besmele ile başlayan şehid şunları söylemişti:
"Türkiye Diyanet Vakfı'ndan uluslararası iyilik ödülünü almak için bir mesaj geldiğinde bundan dolayı büyük bir iftihar duydum. Bu ödülü, Gazze halkının verdiği şehitler, yaralılar ve yıkımlarla dolu acılara sabrettikleri ve gösterdikleri fedakarlıklar için tüm Gazze halkına adanmış olarak alıyor, kabul ediyorum. Bu ödül için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyorum. Ayrıca Türk halkına da şükranlarımı sunuyorum. Allah hepinizden razı olsun."
Son sözlerimiz yine şehidin sözleri olsun. Bir bakıma nasihat bir yönüyle de vasiyet… Aşağıdaki cümleler, Gazzeli müslümanların, mazlum, mağdur, fakat iman ve sabır yüklü, dağ gibi yüreklerin sahiplerinin ortak sesidir. Gelin kulak verelim: "Asla Gazze'yi terk etmeyeceğiz. Herkes aynı şeyi söylüyor: Buradan çıkmayacağız. Olan oldu, Rabbimiz bizimledir ve bize yolumuzu gösterecek. Hepimiz, Allah'ın bizimle olduğuna inanıyoruz ve O'na güveniyoruz; O, bizi terk etmeyecek ve yüzüstü bırakmayacak. Tüm dünya bize zarar vermek için bir araya gelse dahi Allah bizi yardımcısız koymayacak. Kamplardaki insanlar darlık ve şiddetli acı içinde yaşıyorlar. Tanklar, kamptan 500 metre uzaktalar. Her gün, her gece aydınlatıcı bomba atarak insanları gitmesi için uyarıyorlar ancak insanlar "Nereye gitmek isteriz ki?" diyorlar. Gidecek yer de yok! Allah'ın izniyle biz burada kalacağız. Şerefli bir hayatı yazan da Allah'tır, ölümü yazan da O'dur. Çünkü "Güldüren de öldüren de hayat veren de O'dur." Allah bize yaşamayı yazdıysa hayata merhaba deriz. Allah bize ölmeyi yazmışsa ölüme de merhaba… Ve merhaba Allah ile buluşmaya!"
Allah'ım! Masum Rîm ve Tarık'ın şefkatli dedelerine, Gazzelilerin "Ebu Ziya amca"larına, yaşlı annesinin salih evladına, müslümanların, hayatına ve ölümüne hayranlık duydukları bu aziz şehide, cennetin en yüce mertebesinin sakinlerinden olmayı nasib eyle… Senin yolunda verdiği canını ve şehadetini makbul ve mübarek kıl, Gazze'nin kurtuluş ve selametine vesile eyle Yâ Rabbi! Amin…
Mehmet Emin Ay
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.