Taha Akyol twitter hesabından şöyle bir ileti paylaşmış: 1930larda "Yeni yılınız mübarek olsun" söylemi yaygındı. Bugün seküler bir terim olan "Kutlu olsun" diyoruz.
O günkü tabirler böyleydi. Kimse kutlama ifadesini pek bilmezdi. Mübarek ve tebrik gibi kavramlar revaçta idi. Bugün ise dil sürekli olarak güncelleniyor ve dolayısıyla dini olanla olmayan birbirine karıştı.
Burada kime göre 'yeni yıl' olduğu meselesi tartışmalıdır. Hristiyanlar miladi yılbaşını kendi yılbaşları olarak görüyorlar ve kutluyorlar. Bunda bir hilaf yok. Lakin Müslümanlar da miladi yılbaşını kendi yılbaşları sayabilir ve görebilirler mi? İslam dünyasında batılılaşma cereyanı ile birlikte miladi yılbaşı Müslümanlarca da benimsenmiştir. Kertenkele hadisinde de mücmel olarak bu meseleye temas edilmiştir. Yılbaşı kutlaması itiyat edildiğine göre bunu Müslümanlar da kutlayabilir mi? Daha ziyade insanlar yılbaşını eğlence odaklı olarak kutluyorlar. Bunu ne Müslümanlar ne de Hristiyanlar bilinçli olarak dini bir bayram olarak kutlamıyorlar. Peki! Müslümanlar Mesih'in doğum günü sıfatıyla bunu dini bir mevlit olarak kutlayabilirler mi? Sonuçta Mesih bir İslam peygamberi değil mi? Öncelikli olarak Mesih bir İslam peygamberidir lakin İslam literatüründe yılbaşı kutlaması diye bir adet bulunmamaktadır. Yılbaşı, aybaşı gibi zaman birimleri mevakit içindir yani zaman dilimlerini tayin etmek ve zamanı hesap etmek içindir. Bunun kutsal ya da profan olarak kutlamaya dönüşmesi tarihi zaman içinde gerçekleşmiştir. İslam'da iki bayram vardır ramazan ve kurban. Hicri yılbaşı üçüncü bir bayram değildir. Sadece tarihi ve satır başlarını tanımak için bir işarettir. Eyyamu İslam (İslam günleri) 'dandır. İkinci olarak Hristiyanların kutladığı yılbaşı birçok Hristiyan kimseye göre de bidattır. Roma'nın putperest adetlerinin eklektik bir biçimde Hristiyan adet ve bayramına dönüştürülmesinden ibarettir. Bununla birlikte Hristiyanlarca bir dini gelenek haline getirilen ve mutat olarak kutlanan yılbaşı Müslümanlarca da kutlanabilir mi? Elbette Müslümanlar kendilerine ait olmayan bayramı kutlamazlar. Bununla birlikte gayri Müslimlerin ya da Hristiyanların bayramını tebrik edebilirler mi? Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip buna cevaz vermiştir. İslami açıdan hiçbir mahzur görmemektedir. Mısır dini olarak karmaşık ve karma bir ülkedir. Hatırı sayılır oranda bir Kıpti ve dolayısıyla Hristiyan nüfus barındırmaktadır. Zaman zaman iki dini topluluk arasında ülfet, zaman zaman da cefa (uzaklık) halleri yaşanmaktadır. Taifiyye denilen sekterizm ülkenin belini kırmakta ve birlik ve bütünlüğünü tehdit etmektedir. Zaman zaman Kıptilerin Yukarı Mısır'da ayrı bir devlet kurmak istediğinden bahsedilmektedir. En azından Garaudy'nin Siyonizm Dosyasında buna dair atıflar vardır. Bununla birlikte Kıptiler ülkenin kadim ve asli unsurudur.
Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip dini günlerinde Hristiyanların tebrik edilebileceğini söylemiştir. Bu elbette Müslümanlar açısından asaleten bir kutlama değildir. Sadece insani değerlerde ortak olduğumuz bir kitlenin dini günlerini tebriktir. Şeyh Ahmet Tayyip İslami açıdan bunu yapmaya bir mani olmadığını da ifade etmiştir. Bütün zamanlar bütün günler Cenabı Hakk'ındır. Bu nedenle de İslami bir yıl gayri İslami bir yıl yoktur. Sadece zamanları tasnif eden zaman ayarları ve araçları vardır. Batı ile Doğu Allah'ın olduğu gibi aynı zamanda günler ve zamanlar da Allah'ındır.
Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip'in bu değerlendirmesini takdir eden Suriyeli düşünür ve yazar Züheyir Salim Müslüman takvim gayri Müslim bir takvim yani dini zaman çizelgeleri olmadığını sadece teknik (şemsi ve kameri olarak) zaman çizelgeleri olduğunu söylemiştir. Elbette Müslümanın zamanını tanzim ettiği Müslümanca bir saat vardır. Zamani ve mekani bir duruşu vardır. Elbette Ahmet Haşim'in adını koyduğu gibi Müslümanca bir saat vardır. Ama saatler hep Allah'ındır. Müslümanların kullandığı hicri takvim kameri takvim olup günleri 355 günden ibarettir. Bilhassa Hristiyanların kullandığı ve dünyanın da benimsediği miladi takvim 365-366 gündür. Mesih döneminde böyle bir takvim elbette ki yoktu. Kur'an inerken de Müslümanlar hicri takvim kullanmıyorlardı bunu Hazreti Ömer ihdas etmiştir. Müslümanlar da benimsemiştir. Lakin miladi takvim kadar yaygınlık kesp etmemiştir. Müslümanlar tarih boyunca her ikisiyle de amel etmişlerdir. Hicret elbette İslam'ın günlerindendir ve hatırası tebcile layıktır. Bununla birlikte Müslümanlar miladi takvim kullanmaktan imtina etmemişlerdir. Bunlar nihayetinde zaman göstergeleri ve zaman gösteren araçlardır. İdeolojik mahiyetten öte teknik mevzulardandır. Bunun için de Müslümanlar meseleye geniş zaviyesinden bakmışlardır.
Nevruz meselesi de yani yeni gün veya baharın başlangıcını kutlamak da böyledir. Müslümanlar Hristiyan vurgulu miladi yılbaşını kutladıkları gibi Acem/İran kaynaklı Nevruzu da kutlamışlardır. Zaman zaman ona müspet atıflar da yapmışlardır. Kimi alimlerimiz gayri Müslim kutlaması ve küfür alameti görerek hakkında çok şedit davranmış kimileri de baharın uyanışı olarak gördüğünden meseleye teknik düzeyde yaklaşmıştır. Hazreti Ömer hicreti Müslümanlar açısından yeni bir takvimin başlangıcı kabul ederken bunu şöyle izah etmiştir :" Hicret ile tarih belirleyin; zira hicret hak ile batılın arasını ayırmıştır…" Bir anlamda hicret, günler arasında bir ayraç yani faysal ve furkandır.
Bayramdan maksat sevinç gösterisidir. Rabbin nimetlerine şükürdür. Bunun tezahürlerinden birisi de Hazreti Mesih'in dilinden şöyledir: Şan yücelerdeki rabbimizin olsun, yeryüzü barışa doysun (barışla dolsun), insanlar sevince gark olsun! Bunun İslami literatürdeki karşılığı şudur: Et Tazimu lillah ve'ş-şefakatu lihalkillah. Hayatın anlamı ve gayesi iki şeyden ibarettir: Allah'ı yüceltmek ve insanlara şefkat ile muamele etmek, göstermektir.
Gayri Müslimlerin bayramları tebrik edilirse onlara selam da verilebilir mi? Her kuralın bir istisnası vardır. Harbi veya muharip olmadıkça selam verilebilir. Gayri Müslimlere selamın verilebileceğine dair merhum Lübnan Cemaat-ı İslamiyenin ileri gelenlerinden Faysal Mevlevi onaylayıcı bir fetva vermiştir. Onun bu fetvası da Ahmet Tayyip'in fetvasıyla paraleldir.
Elbette Ezher'in Müslüman Kardeşlere intisabı yasaklaması veya haram addetmesi saray ulemasının ısmarlama fetvalarındandır.
Mustafa Özcan