Davud Aleyhisselam zırh imalatıyla meşhurdur. El emeğiyle geçinir ve iki gününden birinde oruç tutar ve nefsini köreltir ve dizginlerdi ve onun ötesinde savaş araç gereçleri üretir, yapardı. Bugün İsrail kendisini 'Davud devleti' olarak görmektedir. Gerçekte Davud'a nispeti yanlıştır lakin daha kuruluş aşamasında zırhlara kavuşmuş ve bürünmüştür. Bu zırhlar da Osmanlı sonrası kurulan Arap rejimleridir. Bunlar kurulma aşamasında İngilizlere ve dünya egemenlerine İsrail'i koruyacaklarına dair taahhütte bulunmuşlardır. Kelim Sıddıki civar devletleri İsrail'in zırhı olarak görmüştür. Lakin ondan önce Seyyid Kutup ve ardından Muhammed Kutup benzeri tespitleri paylaşmışlardır. Merhum Seyyid Kutup şöyle söylemiştir: "Bu gördüğünüz Arap orduları İslam ve Müslümanları savunmak için değil bilakis sizleri öldürmek için kurgulanmış ve dizayn edilmişlerdir. Yahudilere tek kurşun/mermi bile atmazlar."
Muhammed Gazali de İsrail'in zevalinin ön şartını dile getirir. Nasıl abdest gibi namazın ön şartları varsa İsrail'in zevalinin de ön şartları vardır. 'İktisadi Durum ve İslam' başlıklı kitabında Muhammed Gazali, Seyyid Kutup'u tamamlama babından şöyle der: "İsrail'den önce bütün ömrünü halkını kandırmakla geçiren Arap rejimleri ile kendisini gevşeklik ve illüzyona kaptıran Arap toplumları çökecek ve yıkılacaktır. Amca, dayı rezil etmeden ve yabancı onurunu kırmadan o kendi kendini imha edecektir. Fıtratın, ruhların bozulması ve yapıların çökmesi kadar ülkelerin direncini ve dokunulmazlığını kimse kıramaz ve muhteşem direniş potansiyelini eritemez, gölgeleyemez. Ekonomik dengelerin ve adalet terazilerinin bozulması kadar kimse bir milletin özüne dokunamaz. Bunun sonucunda halk bölük bölük, parça parça olur küçük bir kısmı nimet ve lüks içinde yüzerken geri kalan çoğunluk tükenmişlik ve perişanlık i girdabında boğulur…" Bir de Arap baharını Muhammed Gazali'nin gözüyle okuyalım. Halk aslında mevcut duruma başkaldırdı lakin gücü yetmedi. Arap Baharını söndürdüklerini vehmeden Arap rejimleri de ardından hemen İsrail'in peşine takıldılar.
Arapları ayartma sayesinde Netanyahu yeni seçimleri rahat kazanacağını düşünmektedir. Fas devleti mahzen olarak tanımlanır. ABD derin devletinin adı ise müesses nizam anlamında 'The Establishment' olarak bilinmektedir. BAE gibi ülkelerin ardından Fas da İsrail'i tanıdı. Fas Kralı VI. Muhammed ile Netanyahu telefonda görüşme gerçekleştirdi. Netanyahu bunun ötesinde seçimler öncesinde Fas Kralı VI. Muhammed'i ülkesine çağırarak, ağırlayarak rakiplerine çalım atmak ve herkesi ayağına getirdiği intibaı vermek ve bu yolla seçimleri kazanmak istemektedir. Kısaca Fas Kralı'nın lakabı olan Emirü'l Müminin (VI. Muhammed) sayesinde İsrail Başbakanı yani Kral Bibi seçimleri kazanmayı tasarlamaktadır. Bundan ötesi Şam'da kayısı.
Netanyahu bir taraftan Mescid-i Aksa'yı yıkmak için son tasarımlarını, hamlelerini yapmaya çalışıyor diğer taraftan da İslam'ı karalama kampanyalarına ağırlık veriyor. İlginçtir, Netanyahu Mescid-i Aksa'yı Müslümanların desteğiyle yıkmaya çalışıyor. Sözgelimi, BAE yönetimi Mart 2021 tarihinde başlayacak uçak seferleri öncesinde tanıtım broşürlerinde Mescid-i Aksa yerinde Süleyman Tapınağına yer vermiş, öne çıkarmış ve göstermiştir. BAE liderleri demek ki Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın Kur'an'da geçen Mescid-i Aksa olduğuna inanmıyor. Yoksa Mescid-i Aksa diye bir dertleri hiç mi bulunmuyor? Netanyahu ayartabilirse Fas kralı da seçim zaferi ona hediye edecek. Görülen o ki İsrail'e (kimi) Müslümanlardan daha fazla hizmet eden bir dini grup yok?
Netanyahu ise gece gündüz Müslümanların inançlarına kara çalmakla meşgul. Sözgelimi Raisina Formunda yaptığı bir konuşmada aşırı İslam'ın gözünü açması halinde bunun Batı medeniyeti ve modernizminin sonu olacağını söylemektedir. Huntington'ın yeni ağzı veya versiyonu gibi konuşmaktadır. Netanyahu konuşmasında İsrail'in aşırı İslam akımını püskürttüğünü ve bu suretle Avrupa'yı koruduğunu söylemektedir. Böylece işlevsel rolünü ortaya koymuştur. Zaten İsrail'i dikerken Batılların amacı da buydu!
Hollandalı aşırı sağcı kütlenin parlak simalarından Geert Wilders de bunu onaylamakta ve İsrail'in Avrupa'nın arkasını/sırtını koruduğunu ve İslami kesimlere göz açtırmadığını teslim etmektedir.
Ne diyelim: Bozacının şahidi şıracı!