Şii hareketler tarih boyunca netameli faaliyetlere imza atmışlar ve aşırılığın merkezini hatta kaynağını teşkil etmişlerdir. Kalkıştıkları isyanlar birbirini kovalamıştır. Bu isyanlarda insanlık gözetilmemiştir. Genellikle bu hareketlere komuta edenler ve yönlendirenler aşırı ve sapkın kişiliklerdir. Şiiler İslami şeaire değil şahsiyetlere önem vermişlerdir. Ali Şeriati'nin ifadesiyle Ehl-i Beyt imamlarını te'lih derecesinde yüceltmişlerdir. Mazlumluklarını sonuna kadar istismar etmişlerdir. Bu yönüyle Emevilerin icraatlarını tamamlamışlardır. Emevilerin saltanatlarına mevhum bir Ehl-i Beyt saltanatıyla karşılık vermişlerdir. Sasani sevgisini Ehl-i Beyt imamlarına yansıtmışlardır. Yansıtmayla Emevi mukallididirler. Buna tasavvuf edebiyatında iktibas diyoruz. Yansıtmayı sufiler iktibas olarak tasvir etmişlerdir ki, doğrudur. Rabıtanın bir başka ifadesidir. Emevileri taklit ederek Ehl-i Beytçi olmuşlardır! Dolayısıyla hastalıklı bir yaklaşımı benimsemişlerdir. Şiiliğin birçok kanadı ve bu kanatlara müzahir olan bazı Sünni kesimler de vardır. Bazıları ilk göz ağrısı olarak onlarla yol arkadaşı olmuşlar sonunda onların içinde eriyip gitmişlerdir. Geçenlerde Aman Stratejik Araştırma Merkezi kurucularından olan ve korona illeti vesilesiyle vefat eden Enis Nakkaş bunlardan birisiydi. Yol arkadaşlığı kader arkadaşlığına dönüşmüştür. Esasen Fetih grubundan olan Enis Nakkaş İran Devrimiyle birlikte büyülenmiş önce eylemci olarak sonra da sözcüleri olarak onların tetikçisi olmuştur. Devrimden sonra İran adına bir takım tedhiş eylemlerine katılmış ve yaşlandığında ve eylem yapamayacak hale geldiğinde yani durulduğunda ise 'siyasi analizci' sıfatıyla onların ekran sözcülerinden birisi olmuştur. Bu açıdan yol yakın iken dönmekte fayda var. Yoksa çıkar beraberliği sonunda kader beraberliğine dönüşüyor! Keza aynı günlerde 'Suriye'nin Behçet'i olarak da bilinen Behçet Süleyman da vefat etti. En son Ürdün'de elçilik makamında Suriye rejimini temsil ediyordu. Herkese çemkiriyor ve Ürdün'e ayar üzerine ayar veriyordu. Züheyir Salim'in yazısından öğreniyoruz ki adam 50 yıldan beri güvenlikçi sıfatıyla Esat hanedanlığına hizmet veriyormuş. Ateşi ya da toprağı bol olsun.
Son günlerde yeni bir tartışma konusu var. Bayram değil seyran değilken Iraklı Şiiler Hazreti Hüseyin'in kabrine büyük bir Kabe maketi koydular. Arap matbuatında birçok kişi veya youtuber konuyu enlemesine ve boylamasına işledi.
Dertleri nedir? Hac mevsimi yaklaşsa ve hacı adaylarına prova açısından böyle bir şey yapılsa anlamakta zorluk çekmeyiz. Lakin hiçbir münasebet yokken neden bir takım Şiiler Hazreti Hüseyin'in haziresine büyük cesamette Kabe motifi kondurur? Nabız mı yokluyorlar? Burasının Kabe kadar değerli belki Kabe'den daha değerli mi olduğunu mu ortaya koymaya çalışıyorlar? Onlar için pek fark etmez. Sebebine gelince, Karmatiler olarak anılan İsmaili batini şii fırkalar bir zamanlar Kabe'yi basmışlar ve hacıları öldürmüşler, Hacerü'l Esved'i de yanlarına alarak 13 yıl boyunca onu yanlarında alıkoymuşlardı. Şiilerin hacca yaklaşımı daima sıkıntılı olmuştur. Sünni hakimiyetinde olan Hicaz'a gitmekte ve bunu kabullenmekte zorlanmışlardır. Bazen Haccı sorgulamışlar bazen de boykot etmişler arada sırada da hacıları boğazlamışlardır.
Sufiler arasında son derece tartışmalı olan Hallac da Çin'i Maçin'i, Hind'i Sind'i dolaşmış bazı batini öğretiler öğrenmiş ve hac ibadetini sorgulamıştır. Hacca gitmek için Hicaz'a gitmenin gerekmediğini söylemiş veya ondan bu yönde sözler aktarılmıştır. İnönü'ye atfedilen evde Cuma kılınması meselesi gibi o da haccı Beytullah da değil de beytinde icra etmeyi yeterli görmüş! Acem İslam'ını savunan Yaşar Nuri Öztürk de Önder Sav gibi Araplara para kaptırılmasına karşı çıkıyordu.
Humeyni devriminden sonra da Suudi Arabistan ile sürtüşme gayesiyle 1987 yılında Kabe'de veya Mekke'de İranlı hacılar taşkınlık yapmış ve Suudi Arabistan güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmiştir. Bunun sonucunda karşılıklı olarak ölenler ve yaralananlar olmuştur. Tarih boyunca özelde İranlılar genelde de Şiiler hac şiarına gölge düşürmek istemişlerdir.
1979 yılında Cüheyman olayından sonra 1987 yılında da Mekke olayları yakın tarihin en önemli olayları arasındadır.
Şimdi ise Şiiler Kerbela'ya ikinci Kabe'yi dikiyorlar. İnanılır gibi değil ama öyle! Peki bu olay bizim zihnimizde abarttığımızdan farklı i olamaz mı? Basit bir olay olamaz mı? İran Devrimine ve etkilerine baktığımızda bunu basit bir olay olarak almamız zor görünüyor. Kuveytli İran uzmanı Abdullah Fehd Nefisi İran rejiminin Kabe'nin misyon ve fonksiyonlarını Ümmü'l Kura nazariyesiyle Kum'a devretmek, yüklemek istediğini ortaya çıkarmıştır. Kabe'yi ele geçiremeyince kendi tahakkümlerinde alternatif Kabe kurmak istiyorlar. Bu proje faş olmuş ve tedavülden kalkmıştı. Şimdi bu projeyi mevkii olarak Kabe'den daha faziletli gördükleri Kerbela'ya uyarlıyorlar. Şimdi eski nazariyeyi güncelleyerek Kabe'yi Kerbela'da klonluyorlar. Kabe'nin Mekke'den Kerbela'ya intikalini bir ilahi irade eseri olarak görmektedirler ( https://www. echoroukonline.com/ Kabe'yi Klonluyorlar. Abdurrahman Cafer el Kenani adlı Iraklı yazar, 22 Şubat 2021). Sayelerinde iki Kabe'miz oldu. Sünni Kabe Mekke'de Şii Kabe ise Kerbela'da! Yahudiler Mescid-i Aksa'yı paylaşmak isterken Şiiler de Kabe'nin manevi alanını paylaşmış hatta kendilerine mal etmiş oluyorlar!
Lârîcânî kardeşlerden Muhammed Cevad Lârîcânî konuyla ilgili kitabında "Ummu'l Kurâ" nazariyesini 3 kısımda mütalaa eder.
1-Şii İran Devletini İslam Dünyasının merkezi yapmak, yani Ummu'l Kurâ'ya çevirmek.
2-Şii İran Devletinin güvenliğini korumak.
3-Şii İran Devletinin büyümesini sağlamak. "Ummu'l Kurâ" nazariyesini ifşa etmekten dolayı Muhammed Cevad Laricani 18 ay hapis yatmıştır.
Bu nazariyenin sahipleri; "İran olmazsa İslam olmayacaktır" cerbezesindedirler. Her ülkede İrancı lobilerin teşekkül etmesini ateşli bir tarzda savunmakta, bu surette dünyaya İslam'ı takdim edeceklerine inanmaktadırlar (https://islamonline.net/20595 ). Hizbullah modeli Ümmü'l Kura nazariyesinin seyyar ünitelerinden birisidir. Merkez Kum ya da Kerbela'da, seyyar güç Hizbullah ise her yerde!
İlk defa Ebrehe, yaptığı Kabe baskınını ya da eylemini Hristiyanlık dürtülerine bina etmiştir. Yenileri de Şiilik namına yapıyorlar. Allah Kabe'yi yeni ve eski Ebrehe adaylarından korusun. Kısaca Karmatilerin çocukları ya da Ebrehe'nin ardılları ve kalıntıları yeniden hortladı ve faaliyete geçti. Hakiki dindarlığın azaldığı ortamlarda ve dönemlerde bu tür akımların azıtmasını normal karşılamak gerekir.
Mustafa Özcan